Biz her gece kendi kurduğumuz tahtlara çıkarıyoruz kendi kendimizi
Ve her sabah kendi elimizle yıkıyoruz
Kendi kurduğumuz monarşiyi
Her kaba akıyor, hiç bir kabın şeklini almıyoruz
Bir kalp öteden bakıyoruz dünyaya
Ve kendimize
Doğan her şiirin sancısını ben çektim,
Hem analığı hem ebeliği düş'tü payıma.
Kendi göbeğimi kendi elimle kestim.....!
Bir tre boyu ömrüm
İki parantez arası
Sığındığım, sığdırdığım
Ne zaman yâri ansam onu sorsa gözlerim
Kırık üç beş hatıra elimde tek tesellim (SİBEL GÖKBEN)
Ne dünü telafi etti teselliler,
Ne yarına kârı var,
Sormayın onu gözlerim,
Yâr,
Gözlerin "bedir"
Kalbin "kuyu"
Gülüşün "tuzak"
Yâr,
Sözlerin "masal"
Kalbim nasır tutmuş usta,
Ne sevmeye mecalim var
Ne kin tutmaya....
Kirpiklerim yosun tutmuş
Dilim lâl olmuş usta;
Ne yazmaya mecalim var,
Belki bir gece yarısı uyandırır bir şiir seni
En tatlı rüyandan...
Sabah uykumu bölen patatesciden özür dilerim
Çok küfür ettim arkasından..
Gece yarısı şiir içmek için böldüğüm uykuları düşününce
Ayıp etmişim
Balık denize
Güvercin gökyüzüne
Gün güneşe
Dün bugüne hiç küs olur mu
Sen yine de "Can" de
Varsın çıksın can tenden...
Çabuk gel dedi adam,
Çay demli; acıtmadan içmeli...
Sarmaşıklarla sarılmış çardakta
Bir ayağı çatlak masa
Masada Antep kâhkesi
En çokta arefe günleri,
Nasıl sislenir
Nasıl bulutlanırdı gözlerim...
Yatakhanenin arka tarafına
Pencereden seyrettiğim düşler serpilmiş bahçeye koşardım
O iki taşın başucunda
Bekci Mehmet amcanın okuduğu gazetelerden
Uçak, kayık, uçurtma
Bakıcı annelerin artan yünlerinden bebekler yapıp oynadık yıllarca
Güldürmeyin beni, ne hediyesi
Bütün kanallarda aynı sinir bozucu reklam;
Büyük indirim, babalar günü kampanyası..
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!