Toprağa cemre düştü
Rüzgar değirmenleri döndü
Nâr çiçekleri açtı
Yağmur kokusu sindi bahçeme
Gel...
Sana komşularından haber getirdim
Mavi gökyüzünden
Işıl ışıl güneşli bir pazar gününden
Yağmurun sesinden
Sokaktaki simitçinin sinisinden
Babamın türkülerinden
Yüreği dalında henüz
Henüz tanımamış kendini
Oturmuş üzülmüş Esma teyzenin basma çiçekli elbisesine
Düşünmüş
Bir nefes almış taze bulutlardan
Nefes almayı unutmamış henüz
Kime ne
Sessiz atın çiftesi pek olduysa
Kime ne
Saklamadığımız samanlar alev aldıysa
Başımız göğe erdi kime ne
Köyümüzü su bastı
Sanki bizi buraya zincirlemişler
Sözümüz dahi geçmiyor gazetelerde
Farklı ülkelerin farklı insanlarının ağzından duyulmuyor adımız
Sanki bizi buraya zincirlemişler
Ve biz hep burada olmaya mahkum
Coğrafya kaderdir diyor ya birileri
İçimde kara bir karga ölüyor
Gömüyor ruhunu gökyüzüne
Ağzından kan sızıyor
Ve inanılmıyor sözüne
O eski taş evde
Asmada üzümleriyle
Ayakları şarap kokan o güzel kadın
Hiç sarhoş olmamıştı
Kendini ha bire aramıştı da
Şarap fıçılarında bile bulamamıştı
Bırakıp gitmek
Ya kaybetmek kendini dar bir odanın içinde
Ya da bir köşeyi dönerken rastlamak kendine
Karanfillerin en kırmızı rengini çalıp iliştirmek bir yere
Bırakıp gitmek
Ya sığdırıp avuçlarının arasına başını
Bana tek başıma kalmayı öğrettin.
Bununla başa çıktım,
Yetinmedim bunu sevmeyi öğrendim.
Öyle alıştım ki kendi dipsiz kuyuma
Bir ses duyunca irkildim.
Ve tüm kaba seslere karşı susmayı öğrendim.
Şimdiden deliler başladı gülmeye
Şimdiden nasılsın diye sordu evler, şehirler
Ben bu yaşımda
Merhaba dünya
Ne iyi insanlara
Ne oh




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!