İçimde bir çocuk ağlıyor...
Sabah serin hava rüzgar esiyor,
Saçları savruluyor, sesi titriyor;
İçimde bir çocuk ağlıyor...
Ben yıllardır o çocuğu büyüttüm canımda,
Yıldızlar sinesinde ayın;
O bana şahit ben ona…
Kaç gündür yediğim taştan bir ekmek,
Katığım çile, kahır;
Yağmurla yağan bereketim,
Gök aşkım, gök kuşağım…
Kelebeklerin kanadından bakmak dünyaya
Düşünmek ne kadar zor olsa da
Yine düşünmek...
Zirvesinde dağların yüreğini bırakmak sonsuzluğa,
Seni bulmak için kendinden uzaklarda,
Çıktığın bu yolculukta;
Güzellik; bir çiçek açar, solar...
Gider gözleri bulut bulut,
Kalbinde yaralı bir kuş beslenir gibi...
Avuçlarında açılmamış güller;
Dost kalır, dostluk kalır,
Aşk kalır, sevgi kalır.
Merhamet dileğimdir
Merhamet sahibinden
Ellerim temizse de
Yüreğim değil
Kim ne kadar masum ki
Senin karşında
Beyaz;
Ellerin beyaz...
Yüreğin beyaz...
Gözlerin dolu neden;
Bakışların uzaklarda,
Hüzünlerin yanında...
dört yol ağzı...
fırın kalabalık ve sıcak...
ekmek kokusu, duman duman...
yaşlı bir kadın;
dışarıda elleri,
durak birkaç metre geride...
Birçok yer dolaştım birçok yer gezdim,
Kayseri Hunat’a geldim kapına…
Bu kuru canımdan usandım bezdim,
Kayseri Hunat’a geldim kapına…
Eller elim kolum bırakıp gitti,
güvercinler ve gözlerin, kahve
telvesi bir keder, yaşamak
kirpiklerinden hüzne dokunmak
utandırmadan utanarak
elinden tutmak bir yetimin…
Sen böyle değildin burnun havada,
Adamlığın gitmiş semerin kalmış…
Namın okunmuyor artık burada,
Adamlığın gitmiş semerin kalmış…
Kaç sene olmuştu yeni rastladım,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!