baksam delice bir çırpınış vurur sevincimi
nice gider ellerimden ötelere
dağların koynunda yürümüşüm
vicdana vuran her keklik sekişinde
kayalara çarpan seslerinden bilirim
kendi soyuna verdiği zulmü
Ay da gider birazdan
kendi pişmanlığında kalır ellerimiz
çekilir köşemize yalan dolu yazılara gömülürüz
ve ömrün yalanlarına çekeriz pimimizi
Bir ömür sözcüklerini tüketir
yürek kışları
özlemek bir kurşun gibi
gelip pusu kurmuş
vurmuş seni
baak incinirsen gelme
Yüreğime döndüm
Bedenimin evine
Evimin odalarına
Odamın resimlerine
Resimlerim silik
Resimlerim yara bere içinde
Beni bu akşamüstlerinde bırakmasa
Bu eylülde
Benimle duysa kımıldanan dal hışırtılarını
Benimle yaşasa bu serinliği
Şu kapı aralığında oturduğum
Kiraz ağacı karşısında
Yırtılır gece karanlık kuşağından
Atar içinde ne varsa
Değdirir kızıl dudaklarını dağlara
Uykuda vurulan gider
Kimin kursağında yaşamak varsa
Çıkarır sofrasına
Pülümür yollarında
bir umut koşusudur kalbimizdeki
derin hülyasına sarar gözlerimizi
düştüğümüz telaşede
unutulan
yanılgısıdır ömrümüzün
Kendini özletirken beni unut
yarım kalsın masamda bıraktığım yazılar
şarabın rengine dönsün zamanlar
başka da beceremem sensizliği
sahil gidişlerimizden
Dışarda temmuz güneşi
vurmuş pencereme
takvimler pazarı gösteriyor
saatler sevincimi
birazdan sıcak çökecek
Ne çok severdim seni
Giderdin
Ellerimde bırakırdın kendini
Vakit geçer
Ne çabuk özletirdin gülüşünü
Küçük şehrimin yüzü olurdu yüzün
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!