Betondan bir şehir döktüler üzerine
buralar dutluktu
önceden
yemyeşil otluktu yüreğimdeki bostan
umutluktu dikenli tellerin ardı
eskiden
Birinci Sahne/Aşk Dediğin Ulaşılmaz iken Şahane
Farklı renklerde düğmeler, göstergeler
İçerisi loş
yıldızlar da kayar ara sıra
senden benden habersiz
Düşündüklerimi yazmak istemiyor
inceden
isyan ediyor ellerim bana
gözlerim yorgun düştü geceden
uykusuz
bir hal var ki
Sonra pişman olma
Boşa harcadığın zamanlardan
Alacaklı değilsin hayattan
Nereye bakarsan orada yaşanır an
Yaşamayı bilmiyorsan
Şikayetçi olmak da kalkıyor ortadan
Tatlı bir rüzgar esintisi gibi vurur
Anlamazsın önce hoşuna gider
Sonra belinde sızıdır artık
Yüreğinde üşüme
Sonra birden kaybolur
Gözünün önündeyken göremezsin
Çocuğum
anlatıldığı gibi değildir hiçbir şey
doğrusunu mu öğrenmek istiyorsun
kesilen ağaca sor hikayesini
hamalın kolları anlatsın sana
dünyanın yükünü
Akşamlar
Hatırlatır seni bana
Yaslanırım soğuk duvara
Taşın
Bir yanı sen
Bir yanı ben
Bu sabah
Kilitli kapıların ardında annemi gördüm
Düşlerinde
Umudu tutuşturdu ellerime
Dış kapı
İç kapı
Annemin Rüyası
Bitmek bilmeyen rüyalar alemini yoğun bir şekilde yaşayanlar vardır aramızda. Bunlardan birisi de sevgili annem... Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte gece yaşadıklarını anlatmak ister bize. Rüyamda seni gördüm diye başlar sözüne kimi günlerde...
İnsan her gün rüya görür mü? Görenler vardır elbette annem gibi. Ben, rüyasızlar alemine ait olduğumu düşünüyorum çoğu kez. Görmeyi bırakın, dinlemek istemediğim hikayeler gibiydi rüyalar. Ta ki gecesiz yazın atölyesinde benden gördüğüm veya dinlediğim bir rüyayı olanca yalınlığıyla anlatmam/yazmam istendiğinde kendimi kalemsiz kağıtsız, nefessiz hissettiğim ana kadar.. Şimdi keşke dikkatle dinleseydim diyorum rüyalarını annemden...
Ansızın
Karşı masaydı gözlerin
karpuz kabuğundan gemiler yapan utangaç çocuk, bir film şeridi
bakamadığım en güzel ansın sen
ey hayat
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!