Kavrulmuş güneşin altında nemli toprağım
Sen benim sel gibi coşan sevgi dağarcığım
Hazanda düşen sanki sararmış yapragım
Sen benim sevimli cefakar kadınımsın
Hep kendi menfaatını düşünüyonya
Namertlik üstüne kurulmadı bu dünya
Birde bastığın toprağın altı varya
İşte göreceksin sen orada hep gerçekleri
Boş yaşıyon sığmaz oldun kabuğuna
Mangalda kül kalmamış acep neden
Heryana savrulmuş çıkardığın yelden
Bilmeden çalıyon her telden
Bilipte istemiyon nedense sen tatlı dilden
Su gibi akıyon görmeden dereyi
Menfaat uğruna satıyon sen nereyi
Dilin dolaşıyor bulamıyon konuşacak kelimeyi
Boş insansın çekmesende olur sen perdeyi
Derede su akar
Sarı Ahmet derlermiş dedeme
Sordum nasıl biridir neneme
Oğlum güzün gördüm en son derede
Sen neymişsin be Ahmet dede
Bir çehre gördümki inan hayal değildi
Yaklaştım yanına bir yay gibi eğildi
Çözülen iliklerim ilmek değildi
Gözlerim inanmasada inanki gönlüm beğendi
Çok acıktım anne
Sabahtan beraber bahçeye gittik
Öğlen olunca okula gitmek için
Eve gelirken bana demiştin ya
Oğlum sofra da yufka ekmek var
Masanın altında çömleğin içinde
Adını okyanuslara yazdım
Zanetmeki dalgalar dağıtır
Her bir bardak su içişimde
İçimi hep aşkın kabartır
Karnım açtı susuzlugumu gideren meyvemdin sen
Acı ve kederim vardı mucizemdin sen
Ah kadınım nasıl erittin beni sen
Ruhumu okşayıp içmeden sarhoş eden sen
Almışsan insan eline kalemi
Yazar yaşadığı kelamı
Bilirki zarar vermeyecekse haramı
Asla ödün vermez keser selamı
Kasabı gidince düşünür hesabı
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!