Çektiğim çile acıyı
Anlatsam anlatamam ben
İçimdeki bu sancıyı
Söksem söküp atamam ben
Güneş doğup açar belki
Kaç gündür gözüm hep yollarda kaldı
Nerdesin sevdiğim ararım seni
Şu zavallı gönlüm doldu boşaldı
Bir tutsam bırakmam sararım seni
Ne zaman geldiysem sen yoksun burda
Yaktın yanardağ gibi son mevsim baharımda
Tutmuyor elim kolum bakıp kaldım ardından
Son mevsim baharımda yanan kara bağrımda
Dertlere türkü yazıp yara saldım ardından
Bitmeyen hasretinle bedenim saran ağdın
BİRŞEYLER YAZALIM (Msn Hırsızına)
Haydin arkadaşlar hep bir ağızdan
Şu meret hırsıza bir şey yazalım
Metanetsiz alçak kurmadan plan
Bir dilden konuşup oyun bozalım (Bekir Alim)
BİLMEYENLER UTANSIN
Atamın ana yurdu mert insanı sert taşı
Gözlerinden bellidir yiğit doğar gardaşı
Edep, hayâ, yol, erkân hele o ağır başı
-Öz Vatanın içinde Sivas’ım tek vatansın
İçimde garip bir hal var
Âşka düşen yanar ağlar
Ey sesimi duymayan yar
Yoksa ben âşık mıyım ne
Aç gönül gözün göreyim
GÖNÜL GÖZÜNDEN BAKIP İZ OLDU ÂŞIK VEYSEL
Dönülmez girdapların, kaybolmayan yolcusu,
Gönül gözünden bakıp, iz oldu Âşık Veysel.
“İki kapılı handa”,dinmedi hiç acısı,
Birinden gelip gitti, biz oldu Âşık Veysel.
Damla, damla düşen yağan yağmurdan
Islansa zülüfler tele asiyim
Bir yanda hasretin kasıp kavurtan
Ilık bir nefesten yele asiyim
Ne bir söz söyledin ne bir kelime
Bu toprak uğrunda vurulmuş yatan
Elinde al sancak asker bizimdir
Dağ taşı devirip top gülle atan
Kazacak mezarın asker bizimdir
Kırpmadan gözünü mevzide durup
AŞK VE ÂŞIK
“Sevebildiğin kadar sevilmek elbette hakkın, yeterki sevmesini bil”
İsterdim ki o da benim kadar sevebilseydi. Benim onu sevdiğim kadar olmasa da, hiç değilse içimi ısıtacak, ruhumun derinliklerine dalıp, acılarımı dindirecek kadar sevseydi; diye düşünürdüm. Kim bilir aşk ile âşık’ın nerde ve ne zaman karşılaşıp gönül kapımı çalacağını bilemez tahmin bile edemezdim.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!