Ayna karşısındayım.
Yansımanın içine içine yutkunuyorum, kirpikleri seyrelmiş zamanla.
İnce bir çizgi çökmüş alnına, farketmemişim.
Tadı farklı tükürüğümün.
Tükürmüyorum.
Yalamamak için geri,
Tükenir şu dolmayan kalemler,
Bir sigara yakarım öyle.
Durmuşum da bahar soğuğunda,
Balkonunuzda titreyerek.
Ağıt çekiyorum içime.
Aldatılan gecelerin ardından kalem mürekkebe keser...
Yazmak, bir çoğuları için kendilerini ifade etme biçimi değildir. Kimileri konuşur,
kimileri dans eder, kimileri şarkı söyler... Bazen öylesi beterleşir ki bu işler, kimilerinin yüzleri
yazıya doğru dönüverir. Susarak konuşur O kimileri; onlar yalnızca kendilerini dinlerler,
susarak izlerler kendilerini. Tüm bu ifade biçimlerinin atasının ‘yalnızlık’ olduğu söylenir: sözde
Zalimin yuvasından çalınan kuşlar,
Yuvalarına asla geri dönemediler.
Zalim,
Hışımıyla ezen,
zamanın önüne geçemeyen.
Büyüdüğüm şehir,
su ve toprak içinde.
Topraktan olmuş
ve sudan doğmuş
iki yol var orada.
Koynuna yatardım,
sessizce fısıldardın kelimelerini.
Büyürdü içimde küçük kelimelerin.
Öbek öbek sana dökülürdüm gecenin dilinden.
Öperdim gözlerinden,
ve sen yeniden görürdün beni.
Bırakmamak gerek anı,
Bırakmamak gerek mutluluğu.
Aksi halde bacaksız kalır huzur.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!