Gece olunca
Yıldızların çizdiği bir düştün
Gölgesi sulara nakşeden
Yıllarca geçirdiğin günlerin
İpliğini eğirdin defalarca
Yeşeren ağaç dalında,
Açan tomurcuktu sevdamız.
Öyle masum.
Kıraç topraktı,
Büyüdüğümüz yer, aşkımızla suladığımız.
Ah yâr
Sabahın kuşluk vakitlerine uyanışım
Akşamları akşam edenim
Hayatı yaşanılır kılan gülüşlerinin karşısında
Sana teslim olmuştur bu yürek
Seni çizdiğim resimlerden taşıp
Şiirlerime düşmene ne demeli
Hani yoktun hani bitmiştin
Diye s/ayıklayıp dururken
Sana çok şiirler yazdım. Çok şiirin içinde öldürüp, yeniden yaşattım. Bir ayrıldım bir barıştım. Bir bütünün içine sığmaz olduk. Bir şiirin içinden taşıp giderken hep eksiktik, eksiltilmiştik. Bizim tam olmamız demek, tüm kuralların altüst olmasına eşdeğer tutulur olmuştu. Şimdi iki yarım, bir tama dönüşememe sancılarıyla savrulup gitmekteyiz. Yönünü bilmez, önümüzü göremez oluşlarımızla... Şimdi anlıyorum ki; ne şiirler yaşatabilmiş seni, ne de ben öldürebilmişim seni. Sen kendi dünyanın içinde kendi çıkmazlığına, ben senin ulaşılmazlığının esaretinde yaşayıp durmuşuz. Her şeyden habersizce...
Üzerine düşen,
İçine sığmadığın bir dünya.
Kayboluş perdeleri aralanır,
Silinir varoluşun nedeni...
Asılı durur hayat;
Gözlerin yandı gecede
Öldüm
Kolaydı yitirmek
Ya, kazanmak!
Boş bir merdiven
Sessiz bir gecenin
Günah çıkartan ışığına rağmen
Dökülür ses
Bu ayaz
Özümüzden çıkan kutsal güç
Sen benim diğer yarımsın
Unutmak istemediğim
Gideceğini bildiğim halde
Kal diyemediğim yanım
Bu şehir seninle güzeldi
varlığını doldurabilmek
yokluğunda
kumdan kaleler ardına saklanan
arzular
rüzgara mahkum,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!