Akşam inerken mahallemize,
İşten yorgun argın dönen babalar vardı,
Onları kapıda bekleyen,
Misket gözlü çocuklar,
Yüreklerinde sıcak sevgi taşıyan,
ve ocakta çorba kaynatan kadınlar...
Anlatılmaz...
Bir kuş kadar hafif
Bir Adak şehri kadar ıssız, kimsesiz...
Di' li geçmiş zaman hikayesi
Öylesine ela, öylesine derin...
Miş'li gelecek zaman hikayesine meyilliyim
Sahipsiz korkularımız var bizim
Anlatamadığımız, anlayamadığımız...
Sessiz hıçkırıklarımız var
Kendimize bile duyuramadığımız
Her sardığında karanlık akşam üstlerini
Niyeti bozuk sularımız, taşımız, toprağımız var
Mavi bir karahindibaya teslimim bugün
Güneş hiç açmamış gibi
Üst üste geldi müjdeler
Vardı bunda bir bit yeniği
Bir an inanmak gelmişti
Gökyüzü adeta gülüvermişti
Gidişin dönmeyeceğinin habercisiydi
öyle katatonik, öyle akineton...
ve bekleyişler, kapıda sırılsıklam
yine gözler yollara paralel uzanık
sonumuz çıplak şafaklara mı hamile?
sessizliğin verdiği ürperti...
Yok sayıldı tüm hayaller
Alabora olmuş umutların pençesinde tepinmek gibi
Hayattan üvey evlat muamelesi görmüş gibi
Oysa bir ağacın gölgesinde oturmak kadar kolaydı mutluluk
Bir anlıkta olsa
Hüzünler kadar uzun olmasa da...
Yalnızlığın buram buram koktuğu geceler...
hani kurşun sıksan geçmez ya geceden Arifim!
öyle bir gece, böyle geceler
karanlığın anaforunda kaybolduk
aramaya çıktık birbirimizi
eli boş, gözü yaşlı umarsızca geri döndük
Yollarına meftun bu kul
İşte kapındayım
Arz-ı halim var sana
Sırtımda evvelimle
Koca bir kambur
Lütfen kabul buyur!
Hicran yağmurları yağıyor nedensiz
İçinde vakitsiz bir hüzün
Coşkun görünürken gözlerin
Oldun olası saklarsın zulanda acını
Mum gibiydi kalbin, bir tek içineydi karanlığın
Bu satırlar gizlenmiş bir hikayenin ayak izleri
İncecik bir ses seni çağrıştırır
Açık kalmış pencereyi hırpaladığında rüzgar
Bırak bu sancılı geçmişi
Kaç yaran varsa içerinde
Bin nefes kalemsiniz
Tebrik ediyorum
ayşe hanım şiirlerinize biraz baktım. bazılarını okudum. çok başarılı buldum tebrikler. size ilk defa bu gün serbest kürsüde rastladım.