Sözümü geri almayacağım
Sözüm meclisten içeri alenen
Küfür sana yakışmadı diyorsun
Sensin beni küfre sevk eden
Bir cenaze vardı ortada gömülmeyi bekleyen,
o bir umut, biraz sabır diyordu sezdirmeden!
Bekledi, bekledi ne gelen vardı, ne çoktu giden...
Biliyordu fakirliği fukaralığı
Ekmek kavgasını, acı lokmayı
Döktü yazılara bereketli toprakları
Niye döndün sırtını topraklarına?
Ne tohumlar sürgün verdi
çınar gibi Toros’ta
Saklambaç oyununu hiç sevmem.
Arkam önüm sağım solum sobe demem ben.
Gözlerim sanki bu oyunun içinde yumuk kaldı.
Coşkuyla sobelemek istediklerim hep benden saklandı.
Hep bende saklı kaldı.
İlkin baharda tanıdım her çiçeği
Nisanın harman olduğu yağmurda gördüm gökkuşağının rengini
Hayata sırtımı dönmeyi,
kendimle baş başa kalmayı,
insana dair yaşamam gereken ne varsa temkinli adım atmayı,
adım atmayı öğrettiklerim öğretti bana.
Başarılar
“Yere” mim olmadan “yâre” lam olmaz.
Görmemişken bile, yüreğim kaldıramaz.
Cemalini göreyim, cennetten de geçerim
O Kevser şarabını, sonsuza dek içerim.