beklemekten başka ne çare var
beklemek çare değil
önüne düşen taşları saymak
üstüne bastığın
arkanda bıraktığın kadınları
anmak çare
Nice peygamberler geldi, nice tanrıların doğumunu gördük
Nicesini de ellerimizle boğduk
Kuzeye taptık, güneye
Doğuya ve batıya
Biz de bilmedik ne yaptığımızı
Lotus çiçeği de güzeldi, huş ağacı da
“Aşkım “ adlı roman için yazılmıştır
Buzlar arasında sıkışmış,
Ölümü bekleyen balinalar gibidir ayrılan aşıklar
Çabaları da, sessizlikleri de felakettir
Başka çareleri yoktur
Şövalyeler yok artık
Hile demek savaş, kadın demek, kin demek
En yüksek dallarda değil artık
En körpe yapraklar
Dallar yanıyor
Dünya yanıyor
yakamı yukarıya kaldırıp
yürümeye devam ettim
birkaç damla gözyaşı
birikti yine de gözlerimde
kendime duyduğum acınası sevgi
engel olmasaydı eğer
Benim bir kız kardeşim var
Yüzüme düşen gözyaşlarımı sayıyor
İçli ve buruk
Bir de erkek kardeşim
Aynı anda bir insanın
akşam olunca
kuşlarıma bir hüzün çöküyor
açık olmasına rağmen kafesleri
uçmuyorlar
biliyorum için için acıyorlar
anlam veremiyorlar yalnızlığıma
ayakta düzüşmeyi öğrenmem yıllarımı aldı
birçok sevgilim ve bazı arkadaşlarım
beni böyle hatırlıyor
çatalı tutan eli bıçağı tutan elden ayırt edebiliyorum artık
ince zevklerim
küçük kaçamaklarım
İnsanların beni sevmediğini düşünüyorum
Artık başka şey düşünemiyorum
Yani bir düşünüyorum
Bir düşünemiyorum
Güneş batıyor acımasızca üstüme
Bi beni benle baş başa bıraksalar
Yağmurun sesini tenimle
Güneşin rengini gözlerimle
Kapı zillerini koparsalar
Telefon tillerini
Hayatı anlamsız kılan
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!