Hep hasrettik mehtaba ve hilâle,
Ağlar oldu şeb bizdeki bu hâle.
Ağyar olmuşuz, geçen o leyale;
Gün saydık biz her akşam bu visale...
Kadıköy'de bir yolcu, her yere ağyar.
Sayıklar kendi kendine o bahtiyar;
"Gözlerimde neşe burası İstanbul!
Gönül, huzru da aşkı da burada bul!"
Alem sonunda, kevserden bir dere,
Semâda bir çınar ki aşka meftûn.
Dere altında ebedi meşcere,
Ederken firkatın çınarı dil-hûn...
İsterdim, olsam mevsimine medfûn,
Eşsiz güzelliğinle ederken sen naz,
Arkanda öyle bir manzara boğaz.
Hafiften kulağa çalan martı sesi,
Ardımızda yeni açmış gül bahçesi,
Bir yanda sevda, bir yanda nefret, ne istersen!
Arama huzuru, aşk-ı muhâli seçersen.
Ne istediğin güzel serçe konar yanına,
Ne de endamla türküler okunur adına.
Oturdum yine bir ağacın gölgesine
Düştüm ben sendeki ateşin emeline
Solan yapraklar ki düşerken önüne
Ay tutulmuş gözlerimdeki sevgine
Yanan mum ışığı ki gelir gözüne
Soğuk havada, bulutların altında,
Önümde bir çift, sarılma telaşında.
Sevgili! İstanbul'un her köşesinde,
Herkes ayrı ayrı sevda yarışında.
Semânın mateminde, hüzünle kal!
İnkisarımla son rü'yalara dal.
Çünkü artık ne sen varsın ne de ben;
Seher vakti eser yok gölgemizden.
Gider son umudum, kan kusar gönlüm.
Hazan kaplar ruhumu, yoktur güzüm.
Kar yağar, sinende yaşarım yazı,
İnceden bir ses, çalar gönül sazı.
Dağlarda kalma yolcuyum, geceden.
Ölmüşüm, bitmişim, perişânım ben...
Her kahraman uğrunda silinip gitti,
Varmadan sana, kefen giyinip gitti.
Bildim nedir manası, ezeli sevda.
Kında kılıç, gözde azim, kalpte hüda.
Ebedi yolda bitmek bilmeyen hasret;
Bilemedik ne edeceğimizi affet!
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!