bir türkü söğüt dallarında
elinde kavalı
çalıyor
yorgun bir bedenin ruhuna
güneş sahnesinde seramoni
gölge aşkla dansda...
kısrakların koşusuna dönüştü günlerimiz
gecelerde ayaza durdu sohbetimiz
zaman çarkı kattı bizi tazının önüne
bir dirhem kalmadı ne sedirde ne şiltede
ele avuca sığmazdı ninniler beşikte
leblebi tozuyla dönerdi evimize
sırlarımı suyun akışına bıraktım
gerçeklerle yaşamaya alışıyorum
ağırlık yapmıştı sırlarım yıllarca
elimi kolumu sallayarak dolaşıyorum...
bütün dallar sen kokuyor
mevsim delice
yıllar nakış köküne
yapraklarda ben som bahar
gönül heveslenir kendince
sıçrar sözcükler dil ötesine
Sanat, parmaklarının ucundaymış senin,
Geleceği şaşırtacak senin büyük dehan,
Ve bizleri düşündürüyor eserlerin,
Meydana getirdiklerin anlatıyor inan.
Semalara senin ismini yazdırıyor,
gönlümün arka duvarında
küsmüşsün güne yine
ıslak düşler vardı ya
geceden arda kalan
adımlarıma ismini yazdırıyor gölgen
masum eleyişlerinde tutkulu sözcükler
güneşin saçağından tutundum
yandı elim
ayın peşine takıldım
kamaştı gözüm
toprağa yan gözle baktım
yanıldım
sözcüklerin müebbet hapsindeyim
güneşin ışığında aydınlandı
gün görmeyen düşüncelerim
tekme atıyor dilim damağıma
volta atıyor boğazımda harflerim
sayı abaküsü elimde ıslandı
şiirlerim sürgünde bir mısrasını dahi alamıyorum
bensiz yaşamaya alışıyorlar deli zincirlerde
yosunlaşan renklerde kayboluyorlar güne hasret
ellerimde pas soğuk hançer izleri yüreğimde
parmaklıklarda kanayan sevdam kırılmış günlüklerim
ayak seslerim umut voltasında göğü yarıyor
kış gelmiş soğuk
düşmüş karlar tenime
acı vermiyor ama
yaz gelmiş sıcak
yakmış yüreğimi
tat vermiyor ama
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!