Yorulan canımı kar'a serdim
kar aldı benim diye vermez ola!
Har ekti vuran vurana ey can
tükenen, solan gençliğimize.
Hani, gülen asil yüzüm?
Özgür bakışı çocukluğumun!
Sana mı kaldı bugün hüzün şarkıları söylemek
Acıları yüreğinde büyütüp olmadığın gibi görünmek
Senden mi geliyordu bu masum içine kapanık ses!
Beni sende mi sandın? Kulağımda tükendin oysa sen!
Hiç olmadığın kadar uzaktın bana..
Üzülmek! Sandığın gibi değil, manası bende çok başka
Ben sadece bir kelebek gibi,
seversem yaşarım bir gün seni.
Buna hazır bir çiçek ol,
istersen;
beni yakacak kor bir lamba.
Ne fark eder!
Koktu artık, kelimeler çürüdü.
Ya duyguların duvar, ya her şey bir ölü!
Sen, eşsiz olduğunu sanarak
katlayıp kapattın belkide beni.
Lakin, hiç kimse
ettiğiyle hoş bırakılmayacak.
Gel çıkma, daha kıracak çok yerin var
İnsafsızlığını savur içimin can odalarına.
Ha gayret gidiyor iki gözüm sayen de
Tükenen bakışım sabret, gece doğuyor.
Sevene kahret, sen bırak ateşe sevişi
Uzun bir sessizlik, kısaca mezar başını buldum, diyelim!
Şimdi kahrım olsun! Derinlik ölümde ve siz baylar yaşayın emi! ..
Terk ettiğim her şey, sofranızda dik başınızın sersemliğine,
ahlaksızlığınızın yemeği olsun. Suyunuzu da ben taşırım.
Gocunmayın emi! Kalmayın geride, sırayı şaşırmayın!
İşte baylar geleceğiniz son yer, varacağınız ikameti gösteriyorum.
Ne uzun ufuklara yetkin bir sahilmiş bu yahu!
Ne Ursus'un hazin öykülerine girecek milatlık bir parşömen!
Rakımsal bu sıfırlığın tam göbeğinde; ne erguvanları var
Salmakis'in
ne otantik söylenceleri.
Bu nefti kalıntıların yaygarasında umura girmez bir hisar adıyla manzarama otursun!
Ey millet... Millet... Millet!
Anlamışçadan gelen zürriyetsiniz siz!
Takdir ettiğiniz nede bir zahid
şeytan bile ayar olmuş yüzünü gösterecek.
En içinizde ki şu pişkin lahamet
şu zavallı, bu fakrü, o nidasız
Kitapsızsın! Evet, kitapsızsın be kardeşim!
Bütün renklerden muaf
kendi çölün de kızgın kumlarda gezen bir akrep gibi
sudan korkarsın, nemli bulutlardan da...
Sen hiç bir vakit sevilmeyecek kara bir hudut,
yakılmış, yıkılmış Endülüs'ün külleri kadar kitapsızsın!
Tek celsede bitebilirdi heyecan, şu soluklarımız,
sönebilirdi ufuklar.
Mavi, ölebilirdi denizin koynunda.
Yeşilin intiharına bakardık biz saniyeler önce
zehrin şekerle girdap oluşunu ve
uçurumların dümdüz... Etin kemikle kavgasını!
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!