Şu aklım binlerce düşünceyle dolu ey kardeşim,
Yeşeren küçük bir umut yok, gün ışığı uzakta.
Her satırlarımda bir isyan, bir nefret var kardeşim,
Tan ağarmıyor, bir çiçek solup gidiyor hayattan.
Haklısın, korku dolu kale de yaşanmazdı
Rüya gibi, gönülden gönüle ulaşmazdı
Yanağımdan süzülen yaş, bizi bir tutmazdı
Haklıydım, ölüme dek acıya dayanmazdık...
Hatırlarım, köpek bile senden şerefliydi
Dışarıdan ne kadarda usul duruyor bak
Acıyı tatmamış, insanların dilinde
Olmamışcasına, sızlanarak bakıyorsun
Anlamıyorlar, sadece bir ‘ah’ çekiyorsun...
Sabrediyorsun ya, her bir işinin sonunda
Kalemin, en güçlü kılıçlardan bile keskin,
Yetmiş koca seneye kaç şiir sığabildi ?
Şu çizgin ‘en mertim’ diyenlerden bile keskin,
Yetmiş koca seneye kaç asır sığabildi ?
Sayende davaya binlerce evlat yetişti
Senin her bir serpinişinde, huzur bulduğum
Kokundan sarhoş olup, adını unuttuğum
Kaynağından içip zihnimi bulandırdığım
Sen, şu tatlı ömrümün son bahar çiçeğisin.
Uzaklaşan her adımın, benim büyük çilem
Bir tan sabahında ismin kalbime çarparken,
Güvercinler şakırdıyor şu bedbaht halime.
Kızılın doğuşuyla umutlar silinirken,
Kıvılcımlar atıyor, özlem çeken kalbime...
Eşsiz bir hastalığa kapılmışım adeta
Tanrı başıma senin gibi bir bela salmış,
Ne acı, ne kederli; yalnız tatlı bir bela.
Dermanım olup, aşkın kılıfını kaldırmış,
Ne hüzün, ne ızdırap; yalnız tatlı bir bela.
Nereden, nasıl estirdin bu güzeli Tanrım ?
Göğ gibi sessiz ve eşsiz o gözlerin
Cilve adeta, apayrı o sözlerin
Şüphesiz ki tartışılmaz o rahmetin
Bir kahve için, yollarını düşlerim...
Hayat denen nazlı gelin artık çökmekte
Süregelmiş sınavım artık bitmekte
İnsanlar da hızlıca, hemen gitmekte
Mânâsı kalmadı hızlıca sönmekte...
Zevk için adamlığınızı kaça satarsınız
Köpek gibi de durmadan etrafa çatarsınız
Mertliğin kefesi kanı bozuğa batar
Koydum bunu da bir kenara, sil tekrar başa sar.
Rahatlığın müdafaası, felsefesi olmaz
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!