Ne zaman 21 Mart tarihi gelse Âşık Veysel Şatıroğlu gelir gözlerimin önÂşık Veysel anısına
Ne zaman 21 Mart tarihi gelse Âşık Veysel Şatıroğlu gelir gözlerimin önüne’ de hüzünlenirim.
Yıl 1972 aylardan ağustos ayıydı. Çünkü bu ayı unutmam mümkün değildir. Bu tarihte misafiri olmuştum Sivri Alan köyündeki tek katlı üzerinde çatısı bile bulunmayan evinde.
Yedik içtik bir gece kaldığım evinde sazını sözünü dinledim ve ertesi gün düştü önümüze o meşhur kendi eliyle yetiştirdiği köyün güneyindeki meyve ağaçlarıyla dolu gözü gibi sevdiği bahçesine götürmüştü bizleri. İyi ki de o yıl ziyaret etmişim çünkü kendisi ertesi yıl 21 Mart 1973 tarihinde rahmetli olmuştu. Bazı özel nedenlerden dolayı cenazesine gidememiştim ama gönderdiğim bir çam fidanının mezarının yanına dikildiğini biliyorum. ”Ruhu Şad olsun”
Neyse ben ziyaret kısmına döneyim. Bahçesine ben ve yanımda Âşık Veysel Şatıroğlu ve daha birkaç kişiyle vardık. Hiç unutmam bahçesinin ağaçlardan yapılma kapısını bizzat kendisi açmıştı. Kapıyı açtı o önde biz arkada bahçeye girdik.
Yıllar önceydi malum olduğu üzere ülkemiz, şehirlerimiz mesleki kuruluşlarımız sağcılık solculuk fikirleriyle çalkalanıyordu.
Kimileri solcu, kimileri sağcı birbirleriyle fikir mücadelesi yapıp kavga edip duruyorlardı. Böyle bir dönemde sağ bir parti genel seçimler sonrasında tekrar iktidara gelmişti. Ben burada hiçbir isim zikretmeyeceğim yer ve mekân belirmeyeceğim amma burada yazacağım anımın yaşadığımız halimize gülünecek bir anım olduğunu sanıyorum.
Olayın geçtiği yer küçük bir ilçedir.
Genel seçimler sonrasında ülkenin idaresine sağ bir parti geçer. Sağ parti seçim sonucunda iktidara gelince, olayın geçtiği ilçedeki iktidara gelen o sağ partinin temsilcisi olan kişi de, bulunduğu ilçedeki bazı kişilerin ve bazı kamu kuruluşlarındaki kendi fikirlerinden olmayan bazı yöneticilerin yerlerinin değiştirilmesine başka yerlere sürgün edilmesini istemeye karar verirdir.
İşe ilk olarak milli eğitimden başlar. Eline bir kâğıt kalem alır ve o ilçede fikir olarak kendisine iktidara ters düşen sevmediği ne kadar öğretmen ve idareci varsa onların isimlerini yazar ve hatta onların yerlerine bilebildiği kimlerin atanmasını istiyorsa onu da yazar ve bu listeyle beraber doğruca tayin merciindeki makama gider.
Tayinini yaptıracağı kişilerin isimlerini tayin merciindeki görevli kişiye birer, birer yazdırır. Yerlerine de kendi menfaatına kendi fikrine uygun uygun tayin yapılması istediği, bildiği kişilerin isimlerini verir.
Çok sevdiğim, bir dostum var
O’ da ağaçtan.
İnatçı’ mı, inatçı, söz dinlemez çok zaman.
Ben konuşurum o konuşmaz, sadece dinler inadından.
Oysa severim onu.
O benim, sevdalımdır, ben onsuz olamam.
Sıcak bir yaz ayıydı. Kışlık okul giderlerimi çıkarabilmek amacıyla girdiğim, iş yerinde orman işçilerinin başında görevli olan orman memurlarına yardım ediyordum.
O yıllarda, köylerin pek çoğunda devlet eliyle yapılmış doğru dürüst yol yoktu, Çünkü devletin her köye yol yapacak ne bir dozeri ne yeterli diğer iş makineleri de maddi olanakları vardı.
Pek çok köy o zamanlarda, kendi yolunu belli bir yerden sonraki kısmını, kendi olanaklarıyla kazma kürekle el emeğiyle imece denen usullerle yaparlardı.
İmece demek, köy halkının toplanıp toplumun müşterek kullanacağı yapılması gereken yeri, ya da bir işi hep birlikte yapmasıydı.
Halk toplanır ve köyde yapılacak iş için gücü yeten her kimler varsa köye ulaşan yollarını kazma kürekle kendileri yaparlardı.
Yaptıkları bu yollar da saten sadece bir hastalık durumunda kullanılan, köylerden şehre ciple hasta götürebilmek ya da haftada ya da ayda bir ciplerle şehre gidip gelebilmek için yapılan dar inişi yokuşu çok fazla olan keçi yoluna benzeyen daracık yollardı.
Bir sevda değil sanma, senin bendeki aşkın,
Gördüm seni bir gün şu benim kalbimi çaldın,
Gönlümdeki sensin, bana nazlanma yeter gel,
Gördüm seni bir gün şu benim kalbimi çaldın.
Sen konca baharken seni buldum zamanında,
Kalbim yine üzgün yine sensiz kalışından,
Gönlümdeki sensin bırakıp gitme severken,
Sensiz yaşanır sanma, hazan vakti hayatta,
Gönümdeki sensin, bırakıp gitme severken.
Mef’ûlü/ Mefâîlü / Mefâîlü / Feûlün
Derbeder derler gülerler sarhoşa,
Kimse sormaz derdi neymiş sarhoşa,
Her gören içmiş bu der yaklaşmadan,
Laf çakarlar bir de, üzgün sarhoşa.
Fâilâtün / fâilâtün / fâilün
Yağmuru dinliyorum
Yağmurun sesini yalnızlığımda..
Caddeler perişan, sokaklar perişan,
Fırtına ile karışık yağan bir yağmur yüzünden.
Bir kumru görüyorum karşıda,
Kanatları ıslak ağır uçmaya çalışan.
Geçtim yine dün
Yetim bahçelerin olduğu yerlerden,
Ve oturdum ağladım,
Yıkık dökük duvarlara bakarken.
Baktım,
Etrafta heykel gibi kurumuş ağaçlar
Huzur dönüyor huzur
Islak toprağın derinliklerinden
Güneşi talkmış koluna
İniyor adım, adım karlı dağların yamaçlarından
Merhaba diyor seher yelinden...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!