Uzun bir yoldayım, keskin kayalar içinde yüzüyorum direnerek
Ayaklarım çatlak, sızı sızı kan, kaybolmuş gözlerimde erek
Umut var mı bilinmez varacağım yere dek
Nemlenmesin gözlerim olsam da bu yolda tek
Zayıflık etmem, yumup gözlerimi yürürüm sozsuza doğru
Yazla pişmiş, kışta donmuş
Açık hava mekan
Taze gül satmaktan solmuş
Su dolu kovalar dükkan
Ah Sevim, vah Sevim
Unutmadım hala, dünden taze
Sana ait yıllarım, ömrüm tükense
Bastı mührünü aşkın, bak yüreğimde
Sararıp solsan gülüm, gönlüm el pençe
13.09.2004
Nicedir bakar dururum geçmişe
başkaları koşarken doğru geleceğe
saplanır kalırım bazı karelere
ki hepsi hüzünden ibarettir.
Hüznü güz yaptım kendime
başak saçlarında gümüş tel emeli
teninde saklı şark ateşinin gizemi
tavrın sülün, kör gönül perişan
kor dudağından aşk şarabın içmeli
sen deli, ben zırdeli, aşk sarhoş
kalbim, beynim, dilim duada
gözüm, elim, tenim duada
adımlarım duada, nefesim duada
biliyorum annem duada
8 Ocak 1994
Ay bile sindi karanlığın göğsünde
Üç beş yıldız peydah oldu gökyüzünde
Tavla gürültüsüyle
Kaşık şıkırtısı
Kesilmiyor bir türlü
İstanbul camilerinde
Osmanlı çinileridir
Gözümdeki ışıklar
Dalı çiçeği ayrı ayrı renklenir
Tek tek alınıp ekilir
Hiç bitmeyecek bir kaynaktı yaşam
Erişilmezdi gözümde onüç, onbeş yaşlar
Yirmili yıllar hiç görünmüyordu ufukta
Beni de girdabında öğüttü zamanlar
Ne donuktu resimleri kitaplarda
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!