Değişim şart dediler, ve dekore ettik
En albenili desenlerle etimizi ve
Ruhi cismimizi eşsiz sözcüklerle
Berzah üstüne berzah, sonra güzergah
El değmemiş bedenler, bilinmemiş güzeller
Diyarlar ki kimsenin gidip görmedikleri
Herşey ne kadar dizmece,
Alfabe sırasındaki harfler gibi.
Farklı dünyalar içinde, farklı hayaller;
Kimi A'da başlar, Z'de biter,
Kimi Z'de başlar, A'da biter.
Farklıdır her insanın dili!
Gidiyorum..
Size ait mekandan gidiyorum.
Artık ne düşüneceğim,
Ne de yazacağım.
Ardıma bakmadan gidiyorum.
Yüreğim kan ağlıyor,
Geceler, geceler, geceler,
Öcüler benim yolu gözler.
Ayın yüzünden süzülen ter
Benden fazla telaş içinde.
Pervasız beklerim rücuyu,
önümde uzun mu uzun bir yol
çevresi kuduz dolu bir karakol
gider dönerim herşeyi göze alıp
sen koltuğunda ilkbahar dol
yüzünde hüzün gülümsemesin
Onların mavi ve engin suları vardı
Üstünde gelin gibi süzülen tekneleriyle
Gençlik demlerimizdeki düşlerimiz gibi
Bizim de denizimiz ve teknelerimiz vardı
Ama yoktu karşıda ayak basacak kıyılarımız
Geceler, ruhumun kötü huyunu eler
Ekilen aşkların bucaksız bahçesinde
Düşlerim, hayatın acı yanını deler
Ümitle geçen günlerin gergefinde
Bir simit verdim bir çocuğun eline
İçinde bulunur ne bir kin, ne de nefret,
Sana olan duygular sevgiden ibaret!
Ateşlerin içinde yanan ben olayım,
Yeter ki sen her daim gönlünü mesut et!
Aşk dediğin nedir ki canım bu alemde,
Ekmek ekmek diye bağırdı garip
Hükümdar ek-mek diye hatırlattı
Çok çalıştı, yorulmadan ekti garip
Ekim’de ekilenden aşı bulamadı
Şimdi zaman gece yarısı
Deli gönlümün gargarası
Senli benli bahtın yarası
Eski sevdaların ıskartası
Şimdi zaman gece yarısı
Ahmet gerçekten mi? Sen artık yok musun? Paydos mu dedin bu dünyaya... Bak bunları ağlayarak yazıyorum umarım bu bir şakadır...