Ateş ve yağmur
Bütün yanlışları yıkar götürür
Gün gecenin sonunu temizler
Ses arındırır sessizliği
El değmemiş beyazlığı bulmak için
Gerçek deniz kuşları açıklardan geçer.
Aşk dediğin ince iş
Ben onun beceriksiz kuyumcusu
Aldım elimle işledim kaç zaman
Kaç kere kırdım dağıttım
Neler çıktı içinden.
Adını andığımda bir deniz sessizliği
Kentin uzak yerlerine işlerdi
Martı çığlıkları ve vapur düdükleri
Bazen de çılgınlıklar arasında
Bilenler özlem derdi
Bilmeyenler elbette kınamıştır
Şiirin ölüm kalım savaşı verdiği bir dünyada yaşıyoruz. Gerici güçler gerçek bilimi gerçek felsefeyi gerçek sanatı boğma yolunda bütün çabalarını ortaya koyarken ince bilge kırılgan şiir gökdelenlerin siyasetlerin çıkarların markaların adaletsizliklerin tankların altında eziliyor. Bir kazanma hırsıyla dünyaya ele geçiren sermaye herkese ileri teknoloji ürünleri pazarlarken şiiri de bütün gerçek değerlerle birlikte yok etmek istiyor. İletişim araçlarının yetkinliğine karşın yanlış bilinç üretmeyi görev bilenler yüzyılların getirdiği değerleri geçersiz kılmaya, parayı tanrı sayan bir uydurma değerler dizgesini yaşama geçirmeye çalışıyor. Evrensel cahillik her gün biraz daha yaygınlaşıyor kurumlaşıyor kökleşiyor saldırganlaşıyor. Hiçbir değer tanımama konusunda kararlı görünen dünya sermaye güçleri bu amaçlarını gerçekleştirme yolunda adım adım ilerlerken demokrat görünen demokrasi düşmanlarından, ahlak değerlerini her şeyin üstünde tutar görünen ahlak düşkünlerinden, devrimciliği kimseye bırakmayan kurulu düzen yardakçılarından alabildiğine destek görüyor.
Bu yüzden şiire bugün daha çok gereksinimimiz var. Kurtuluşun yalan yanlış tasarılarda, köksüz temelsiz düşlerde, ikiyüzlü ya da çokyüzlü ilişkilerde, basit ve bayağı siyasetlerde olmadığını, güçlünün eline bakmanın onursuzluk olduğunu bilenler dünyanın ancak şiirle, şiiri yaratanlarla ve şiiri özümleyenlerle kurtulabileceğini de biliyor. Şiir bize daha da insan olma yolunda neler yapmamız gerektiğinin öngörüsünü sağlıyor. Şiir bize kim olduğumuzu, insan için ne yapmamız gerektiğini, insana adanmanın nasıl bir şey olduğunu öğretiyor. Şiir kimseyi öldürmüyor, kendi için bir şeyler elde etmek istemiyor, insanlığı üçe dörde beşe bölmeyi düşünmüyor, insana güzelin yüceliğini duyururken aç yatan çocuklar için işsiz babalar için acılı anneler için daha doğru bir dünya kurmaya çalışıyor. Şiir insan olmanın ve insana adanmanın bilincidir. Şiir ışıktır umuttur savaştır inanıştır arayıştır. Şiir ün değildir unvan değildir zenginlik değildir, bir köşeyi tutmak bir yeri ele geçirmek ve orada cahilliğin ve çıkarcılığın saltanatını kurmak değildir. Kendilerini şiire adayanlar, yüce duyguların gerçek savaşçıları, gelin hep birlikte dünyayı şiirle kurtaralım, çünkü bugünkü koşullarda şiirden başka hiçbir şey bize aydınlıkların yolunu açacak gibi görünmüyor.
Ölümün üstüne sünger çekin
Yaşayandan başkası bilmez yaşadığını
Ölümü zambaklarla süslemeyin
Giden aldı götürdü yanlışını
Geriye umut kalmış gibi
Sevdiğimin kulaklarımda sesi
Bembeyaz bir gül demeti
Kim bilir kaç yüzyılın gülşeninden
Duvar gibi kalınlaşırken bekleyişler
Birden bütün katılığın dağılması
Bir seferden döneriz seninle bazı akşamlar
Gün bulutları açık mora boyadıktan az sonra
Bile bile karanlığın bizi kalın örtülerle örteceğini
Son ışıklara dalarız koşa koşa gene de
Sürgününüm, izini sürerim her yerde seve seve
Alacakaranlıkta hem özlemlin hem öksüzün olmak için
çok güzel bir şiir
Güzel şiirlerin sahibi güzel insan, felsefe profesörü.. Birçok şiiri Ezginin Günlüğü tarafından bestelenmiştir..
“alışmak yaşamaktır bakıp bakıp kendine
yaşamak bir gün uyanmaktır
birgün birdenbire yalnız kalmaktır
yaşamak alışmalardan sonra
alıştığın her şeyle savaşmak ...
Şairi İnsancıl dergisindeki yazılarından tanıdım.Şimdi ise kendime rehber edindim.Ülkemizin aydınlık yüzü hem de pırıl pırıl bir yüz