Ey kozanım seni pek çok özledim,
Selam verdim gönderdimdi kuşlarla...
Eğer aldın ise benim selamı
Bir dost sesi gönder rüzgarla.
Sır perdesi aralandı,
'Her şey yalan'şarkı adı
Bizden önce kimler vardı
Sıram geçti sıra sende.
Seke seke yürüyordu,
Süzülüyordu.
Güzeldi biliyordu
Devamlı gülüyordu.
Halbuki,
Farkında olmadan
Öğretmenin Kutsallığının nerden kaynaklandığını Küçük yaşlardan beri hep merak ederdim. Çünkü benim için kutsallık yalnızca dini bir kavramdı. Ve ben öğretmeni bu dini kavramların içerisine bir türlü girdiremezdim. Okula ilk başladığımda öğretmenin bu kavramın neresinde olduğunu öğrendim. Çünkü bizleri kendi çocuklarından ayırt etmeyen, bizim dertlerimizle dertlenip, bizim neşemizle neşelenen onlardı. Sımsıcak gülüşlerinin ardında bize bir dünya bağışladıklarını zaman içerisinde daha iyi anlamaya başladım.
Hz. Ali’nin’’bana bir kelime öğretenin kulu kölesi olurum’’özdeyişi bizim duygularımıza nasılda tercüme oluyordu. Fedakârlıkların en üst düzeyini yapıyorlardı. Okuma-Yazma öğretiyorlardı. Daha da kısacası Adam olmayı öğretiyorlardı. Adam olmak: İnsanları, Allah’ı,
Sevmek, Topluma ayak uydurmak, Yanlışlardan kaçarak iyilik yapmaktı. Yanlış yapmamayı öğretmek demek ise, Allahın emir ve yasaklarına uymak demekti.
Artık öğretmeni dini kavramın içerisine girdirmiştim. Anladım ki öğretmenlik ibadet yapmak gibi bir şeydi. Nasıl ki ibadet yaptığında huzur içerisinde oluyorsun, öğretince de aynı huzura kavuşabiliyordu insan.
Yıllar sonra kendimi öğretmen olarak gördüğümde öğretmenliğin kutsallığını yaşayarak öğrenme fırsatım oldu. Öğrencilerimiz, tertemiz yazılmaya hazır sayfalar gibiydiler. Ne verirsen onu alacaklardı ve her şey öğretmenin vicdanıyla orantılıydı. Öğrencilerin gözleri pırıl pırıldı. Hepsi bizlere o kadar muhtaçtı ki… İnsanların kişiliğinin şekillenmesi yani geleceği öğretmenin ellerindeydi. Çünkü öğrenciyi nasıl işlersen topluma öylece gideceklerdi.
Öyle kutsaldı ki öğretmenlik; minik bir çocuğun gözyaşlarını silmek, bir anne gibi bir baba gibi öğrencilere kol kanat germekti. Bildiklerini onlarla paylaşmak onlara doğru yolu göstermekti. Yani özveri isterdi, mücadele isterdi, Peygamberimizin dediği gibi’’zorlaştırmayınız, kolaylaştırın’’hükmüne uymak isterdi. İşte öğretmenliğin kutsallığı buradan geliyordu. ‘’Kendisi bir mum gibi erirken, çevresini aydınlatan aydınlatan başka kim vardı? Kendisini öğrencilerine feda eden bir insanın mesleği nasıl kutsal olmazdı? Öğretmenlik sevgi mesleği idi. Bu mesleği benimsemeyen kişilerin bu meslekte başarılı olması mümkün değildi. Ne ekonomik şartlar, ne zor çalışma koşulları, ne stres, ne hayat kavgası, hiçbir şey öğretmenin mesleğinden taviz vermesi için yeterli sebepler değildi. İşte bu yüzden öğretmenlik mesleği kutsaldı.
Zamana bırak dediler,
İpin ucunu...
Bu işte dikiş tutmadı.
Herkes unuttu!
Zaman unutmadı.
Bir insan görmedim dertsiz kusursuz,
Her biri bir türlü zorluktan dertli.
Şimi şöhretinden olmuş huzursuz
Kimi el içinde horluktan dertli.
Kötü olmasındı,
Öne varmasındı...
Gülmesindi,
Ağlamasındı
O'da insandı...
Ne yapsındı.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!