Huzurunu kırıp döktün,
Belki de elinden kayıp gitti aniden...
Tutamadın,
Tutunamadın...
Belki de kasıtlıydın.
Zamanı har vurup harman savururken,
Bir seni vuramamıştım geçen günlerin ışığında.
Vurulmuştum demek daha çok yakışır ruhuma...
Solgun bir yaprağın can çekişmeleri yaşanırken,
Rüzgârın kollarında.
Yalnızlığımın suçu yaprağa özenmek oldu...
Dili kemiği unutulmuş bir alfabenin son harfidir lahitlerde; yalnızlık...
Müziğin evrenselliğe bulanmış notalarında bir es.
Bilmediğin ülkeleri anlatmak,
Yaşanmamış tarihi yıllar sonra yazmak...
Delilsiz cezalara mahkum,
Kansız bedenlere muhtaç,
Neden uzak yaşadığım tüm şehirler,
Her sokağın kendine hayrı...
Her yolun bağlandığı bir çıkmaz...
Yüzündeki maskelerin hepsi akıp gidiyor!
Zaman gibi...
Bir şehrin en yüksek rakımında karşılıyorum;
İlk günü...
Tanıdık, bildik yüzler yok;
Hatırladığım kadarıyla...
Bir masa, dört kişilik ve üçü eksik...
Bir masa;
Susmaktan sıkıldı bu ruh,
Birbirine ait masallar yaratamadı hayat...
Şimdi vazgeçip gidemem asla,
Şimdi hayatın oyunlarına yenilemem...
Bir el değmese de elime...
Susmayı seçemem...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!