Ne ‘büyük insanlar’ olsun isterim cenazemde,
(büyük insan da ne demekse?
ben anlatamadım, varın siz anlayın.)
ne de büyük bir cenaze törenim olsun.
Ne ‘yapmacık sözler’ duymak isterim
tabutumda, mezarımda,
Güneş doğar mıydı zannediyorsun,
Yağmur yağar mıydı,
Rüzgâr eser miydi acaba,
Hatta, döner miydi dünya,
Aşk olmasaydı?
Demokrasi ve insan hakları
götüreceklermiş oraya.
Bunun için
atılıyormuş bombalar Irak’a,
yağdırılıyormuş füzeler Bağdat’a,
yok kuşatılmışmış Nasıriye,
Eriyerek zaman boyutu içinde,
Dönüyor bütün evren,
Tüm unsurlarıyla ve uyum içinde.
Dünya da dönüyor evrenin içinde,
O da tüm unsurlarıyla ve o da uyum içinde.
Bir de insanoğlu dönüyor dünyanın içinde.
Büyüdüm diyorsun ya bazen bana
Büyüdün elbette yavrum
Ama büyüyeceksin
Daha çook büyüyeceksin.
Biliyorum diyorsun ya bazen bana
Bir yanda umut, umutsuzluk diğer yanda,
gidip geliyor kanserli hastalar bu arada.
Öyle pikniğe gidip gelmeye benzemez
düşüncelerin, duyguların gidip gelmesi,
yaşamakla ölmek arasında.
Biliriz ya hepimiz,
sormuşlar bir fakire
‘zengin olsan ne yaparsın? ’ diye.
Şöyle olmuş cevabı garibanın,
‘cücüğünü yer, gerisini atarım demiş soğan’ın.’
Edep, edepsizlik.
Ne kadar da göreceli kavramlar değil mi?
Birinin, edepsizlik bilip
Uğruna canını vereceği bir davranışı,
Bir başkası, normal hayatı olarak yaşıyor.
Veya, sana, dün edepsizlik olarak görünen bir şeyi,
Hani fırtınalar yıkamazdı seni?
Seni seller deviremezdi hani?
Çünkü asırlık çınardın sen,
öylesine kök salmıştın ki yaşam tarlasına
öylesine...
Ve öylesine heybetliydin ki,
Sevdayla,
belki şehvetle,
belki de
hem sevdayla
ve hem de şehvetle,
her ikisiyle birlikte
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!