Gözlerimi yeni bir güne daha açtım.
Güneş ışığı perdenin arasından odama sızıyordu.
Perdemi aralayarak biraz dışarı baktım,
Herkes bir şeyler yapıyordu, kimi acı - kimi tatlı.
Ama ben yatağımdan kalkmak istemiyorum bu sabah.
O aynı rüyâyı tekrar görmek istiyorum.
Falan kişi iyi insan derler ya..
Ya da filan kişi kötü.
Şu insana ben çok güvenirim,
Ya da bu insana asla..
Ne kadar anlamsız şeylermiş bunlar.
Peygamberlerin bile düşmanı olmuşken,
Bugün Ramazan Bayramı arifesi
28 Ocak 1998 Çarşamba, saat:23.30
Bu akşam, diğer akşamlardan farklı değil.
Evimizde normal yaşantımızdayız.
Önce kızım, sonra eşim uyudu.
Bense oturuyorum ve düşünüyorum,
Küçücük bir parkta
bir tepedeyim bir gece saat 24.00 sonrası.
Pırıl pırıl ışıklarıyla gözümün altında başkent.
Rasattepe’si, Dikmen’i, Çankaya’sı...
Elmadağı’na kadar.
Ne güzel, kente bir tepeden bakmak
Çok gezen mi bilir, çok okuyan mı
Şeklinde klasik bir soru vardır hani.
Gezerek de öğrenilebilir,
Veya okuyarak da öğrenilebilir derler ya..!
İnanma sakın bu yalana,
Bu koskoca yalana.
Kaba yapı çok inceldi, sese dönüştü.
Ses gittikçe yok oldu, öze dönüştü.
Görmedim onu ama, biraz hissettim.
Önce cisim, sonra ses, sonra öz vardı.
Tarifi yok, mümkün değil, bir şey yok sanki.
İte çakala uyma derdi babam
yeni yetme dönemlerimde.
Şaşırırdım ben de,
yaşadığım yer şehir,
ne arar burada it, çakal diye.
Yaş kırk beş, yolun neresi eder bilmem.
Aslını sorarsan bilmek de istemem.
Gözümde yakın gözlüklerim,
saçımda aklarım,
elimde şiirlerim
ve beynimde anılarım.
Son zamanlarda amma da moda oldu
Şu din tartışmaları.
Bana da öylesine anlamsız geliyor ki! ..
Aynı dinin ilim adamları bile
O kadar farklı fikirlere sahipler ki,
Ayrı dinleri savunuyor gibi tartışıyorlar.
Adapazarı’nda doğdum 1958’de
Çocukluğumu ve gençliğimi orada yaşadım.
Üç aşağı - beş yukarı, 10 yaşları civarında,
Camilere giderdim namaz vakitleri.
Göçmenevleri semtinin Güllük camisi,
Papuççular semtinin Kavaklı camisi,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!