İstanbul, sevgililer sevgilisinin yadigarı
Ecdadın kutsal emaneti, atalar bârigâhı
İmdat çığlıkları, dünyanın her coğrafyasından
Mazlumun hakkı, Rabbin vahyidir şu kurandan
Gücümüz zayıf elimiz kolumuz bağlı Ya Rab!
Seni unutunca, harab oldu bu yeryüzü harab
Herşeyin ötesindeki sırlar, bende
Sır içinde, sır saklanır gönülde
Taşlar bağlanmış, itler hırlamada, ağızları köpürerek
Hürriyetine doları değişenin, geç suratına tükürerek
Bir adım atıyorsun gülerek,
Ben, koşuyorum kollarına.
Tam saracaksın diye, kaparken gözlerimi,
Ansızın, canice çöküyorsun gırtlağıma.
İler tutar oldu hâllerin,
Ölüm ne kötü sondur, kin tutmuş paslı gözlere
Oysa ne ölümler var, gebedir şanlı zaferlere
Nice yara var, kanarken kapanırmış kendinden
Kimi varmış ki, bin beter olurmuş ölümden
Arşa değermiş feryad, dökülünce dilinden
Senin ki yakar, kor ateşler dökermiş oğul
Salalar dizilmiş ezanlar önüne, geceler
Bir güzel dava ehli idi, şiarı Cihad olan
Ömrü akarken, yalnız Allah'a ram olan
Nice imtihan idi, kaderin alnına yazdığı bir nişan gibi
Sırra boyun eğdi, şükreyledi cümlesine Sahih-i Nihani
Adabından Susanı, korktu sanır kimi cahil
Say desen bitmez, kum tanesi dolu sahil




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!