Abdullah Konuksever Şiirleri - Şair Abdu ...

0

TAKİPÇİ

Abdullah Konuksever

Geçen yıl (1998) eylülün ilk günlerinde güzel bir günün sonunda yorgun bir halde işten geliyordum. Büyük kızım kapının önünde oynamakla sanki eylülün o güneşli ve ilik havasının tadını çıkarıyordu. Beni görünce oyunu bıraktı ve benimle beraber yukarı çıkmaya başladı. Merdivenlerde bizim mahalleye iki Fransalının geldiğini ve kalacak yer aradıklarını anlatmaya başladı. Fransa’daki vatandaşlarımızdan iki kişinin bizim mahallede kalan akrabalarını aradıklarını düşündüm ve sordum: “Türk müydüler? ” “Hayır, Fransızca konuşuyorlardı” dedi. İlkokul ikinci sınıfta okuyan kızıma: “Fransızca konuştuklarını nereden anladın? ” diye sordum. Aldığım cevap: “Sibel söyledi” dedi. Bildiğim kadarıyla Sibel adında bir arkadaşı yoktu.

Mahallemize yeni bir Türk ailesinin taşındığını ve bunların Sibel adında bir kızının olduğunu düşündüm. (Bizim semtten yani Amsterdam Bos en Lommer'dan ortalama ayda bir Hollandalı aile taşınır ve bunların yerine ya bir Türk ya da bir Faslı aile gelir.) Kızım, Fransızların Türkçe konuşmaya çalıştıklarını gülerek anlattı. Çok şaşırdım; iki Fransız bizim mahallede neden Türkçe konuşmaya çalışsınlar? “Herhalde bizim mahallede Türklerin çok olduğundandır “dedim ama bu fikir bana biraz saçma geldi çünkü bizim mahallede Türk ten daha çok Faslı var. Bundan dolayı bu iki Fransalının Arapça konuşmaya çalışmaları gerekmektedir. Halen gülerek: “ellerinde kitap vardı, oradan okuyarak Türkçe konuşuyorlardı” dedi. Zaten yorgun olan kafam iyice karıştı, iki Fransız bizim mahallede hem de sözlükten okuyarak Türkçe konuşma ihtiyacı hissedecek? Peki, nereden bulmuşlar Türkçe sözlüğü? !

Eve girdik ve biraz sonra annesine: “nasıl bitti? ” dedi. Hanım da onların hırsız olduklarının ortaya çıktığını söyledi. Niyayet benim çok köseli jeton düştü ve kızımın bizim mahalle ile TRT-Int’deki bir dizi filmi kastettiğini anladım. Yine de: “sen az önce bana film mi anlatıyordun? ” diye sordum. “Hayır, Bizim mahalleyi anlatıyordum “dedi. “Bizim mahalle film değil mi? ” soruma aldığım ilginç ve çok düşündürücü cevap: “Hayır, Bizim mahallede adam öldürmüyorlar ki! ”

Devamını Oku
Abdullah Konuksever

Eskiden can boğazdan gelirdi
Yaşlanınca hastalıklar boğazdan gelir
Nerde kaldı o eski boğaz keyifleri?

24 mart 2014

Devamını Oku
Abdullah Konuksever

Eskiden can boğazdan gelirdi
Yaşlanınca hastalıklar boğazdan gelir
Nerde kaldı o eski boğaz keyifleri?

24 mart 2014

Devamını Oku
Abdullah Konuksever

-Sinan, vakit yaklaştı.
-Hanım, daha on dakika var?
-Biliyorum, sofrada iftar beklemek sevapmış.

Sinan ilk gün hanımını kırmak istemedi, istemeyerek haberleri kapatıp yemek odasına geçti. Zaten 20 yıl aradan sonra ilk orucuydu. Çocukluğunda annesiyle bir kaç kez oruç tutmuştu fakat daha sonra Ramazan’a hiç aldırış etmemişti. Sinan yemek odasında iftar sofrasını görünce: “nereden nereye! ” diye düşündü.

Devamını Oku
Abdullah Konuksever

duyan kulağı tıkayan
söylenenleri işitemez

gören gözü açmayan
gerçekleri fark edemez

Devamını Oku
Abdullah Konuksever

Cebimden çıkan bir kağıt parçasıdır
Bu parçada bir şeyler karalıdır

Ya çok ’başarılı’ talebelerimin adıdır
Ya da basit bir şiir çalışmamdır
Elhamdülillah …

Devamını Oku
Abdullah Konuksever

Kitap okumayı severim ve tercihim araştırma veya fikir kitaplarıdır. Ancak, Hollanda’da geçen yoğun hayattan dolayı bu tür kitaplar okumaya istediğim kadar zaman ayıramıyorum. Çözüm olarak Türkiye’de (Karaman’da) geçirdiğim yaz tatilinin bir kısmını kitap okumakla değerlendiririm. Tatilin birinci veya ikinci haftası kitapçıdan araştırma veya fikir kitabı alıp okurum.

Bu yıl Karaman’da kendimi yine kitaplara kaptırmıştım. Mustafa İslamoğlu’nun yazmış olduğu bir eseri (Hayatın yeniden inşası için) okuyordum. İkindi vakti bahçede okumaktan yorulduğumdan biraz olsun dinlenmek istedim. Gözüme karşıda duran elma ağacı ilişti ve bu ağacı seyretmeye başladım. Sırf gözümü dinlendirebilmek için sanki ilk kez bir ağaç görüyormuşçasına ağacın gövdesine, dallarına, yapraklarına ve elmalarına bakıyordum. Daha sonra elmalarla dallar arasında zihnen mekik dokumaya başladım. Pırıl pırıl parlayan, türül türül kokan, tatlı ve sulu elmanın neticede incecik bir daldan çıkmış olmasından duygulandım…

Karaman’da bolca bulunan bisküvi fabrikaları aklıma geldi ve bu fabrikalarla ağacı karşılaştırmadan edemedim. En basit çeşit bisküvinin bile üretilebilmesi için devasa tesis kurulur, çok sayıda makine kullanılır, yüzlerce hatta binlerce insan (müdürüyle, teknisyenleriyle, işçileriyle, hamallarıyla…) binlerce joule enerji harcar.

Devamını Oku
Abdullah Konuksever

Hayattayken ahireti düşünmeyenler veya inkar edenler Allah bilir, ahirette ebedi dünyayı düşünecekler Ya Rabbi, ötede dünyayı özleyenlerden eymele bizi... Abdullah Konuksever 25/06/2012

Devamını Oku
Abdullah Konuksever

Güneşteki hararet
Semadaki selamet
Yeldeki merhamet
Buluttaki rahmet
Sudaki teslimiyet
Topraktaki bereket

Devamını Oku
Abdullah Konuksever

Elimde eski bir fotoğrafın
Karşımda ise sen varsın

Israrla “bu benim! ” dersin
Ama hiç benzemezsin

Devamını Oku