On yıl evveldi.
Cahildim.
Neydüğü belirsiz bir pazartesiydi.
Sevda yüklü bir kamyon çarptı yüreğime.
Kaza süsü verilmiş bir cinayetti bu.
Yağmur yağıyor yine bu şehre.
Islanıyorum, sokak arasındayım.
Gözlerin olsa üşümezdim oysa,
ellerin olsa, ıslanmazdım.
Ben yağmur yağarken bile,
sırf göğe inat,
Bu gün yıl dönümü sevgilim,
dermansız derde, talihsiz aşka düşüşümün.
Bu gün yıl dönümü sevgilim,
seni ilk defe görüşümün...
Sen İstanbul musun san ki?
Gözlerin marmara kadar derin.
Yedi kandilli süreyya mı saçlarına taktığın?
Kız kulesi misin? Ne sin?
Git işine günahıma girme kadın.
Kafatasım dar gelir, çatlayası beynime,
öldürmez süründürür, beni bu ser ağrısı.
Taştan taşa vurduğum, ellerimden kan gelir,
bilirim çok yaşatmaz, bu sensizlik ağrısı.
Adını andığım an,
tarumar olur babil´in asma bahçeleri.
Bizans yıkılır, ben yıkılırım.
Tarih yeniden yazılır gözlerinde.
Adını andığım an,
Gece sessizlik nüksettiğnde sokaklara,
yolları hep sana gebedir memleketimin.
Gurbet hep senin için tarar saçlarını.
Ve köşede ki evin teras katın da,
bir yürek tutuşur,
olur olmaz saatlerinde gecenin.
Bu gece misafirin var hazırlan.
düşlerine geleceğim.
iki kere tıklatırım göz kapaklarını,
açmazsan utanırım.
bir ben geleceğim yanına,
Bu şehre de kokun sinmiş.
Güz yağmurları çoktan dinmiş.
Bir kokun kalmış sokaklarında.
Hangi şehre varsam ayak basmışsın.
Benden evvel.
Benden evvel yürümüşsün kaldırımlarında.
İki paket içiyorum artık cigarayı.
Bir bilsen nasıl tütün kokuyorum.
Hiç sevmezsin.
Keyiften değil ha,
kahırdan.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!