Yağan yağmur, gürleyen gök
Zamanın Habercisine ne oldu
Sen, yerin dibine inen kök
Zamanın Habercisine ne oldu
Gitti gelmez, yüzler soldu
Yürekler buruldu, gözler doldu
Yanıma sokuluşunu
Hiç mi hiç unutmayacağım.
Tenime dokunuşunu
Hiç mi hiç unutmayacağım.
O ansızın gelişini
Bunca yıldır arkadaştık
Konuşurduk, koklaşırdık
El ele dolaşırdık
Bazen umarsızca koşar
Kıyasıya yarışırdık
İkimiz de gök kuşağına aşıktık
Güneşli günler gelir geçer
Kış gelir de kalırsın naçar
Gençlik kuşu elden uçar
Agah ol gönül, agah ol
Her güzele gönül verme
Ay doğup yükselirken karşı tepelerden
İçime bir sancı girer, dalıp giderim
Yüzlerini görürüm ayda biran geçerken
Gelmiş geçmiş bütün kayıp sevgililerin
Bir gün birlikte bizi de görecek biri
Bakışların üstümde kalmış dün
Şimdi sanırım geri almaya geldin
Bence bugün de kokunu bırak
Yarın gelir istersin utanarak
Öbür gün mendilini, kalemini
Ertesi gün sevincini elemini
Bana gülüşünü soruyorlar
Ne var bunda
Öylesine bir gülüş diyorlar
Oysa onlar görmüyorlar
Gülüşünün ardında daha ne var
Nasıl da gizleniyor orda bahar
Bir gün gelir o gün bugündür deriz
Gemileri yakar, dağları eritiveririz
Sabrı kuşanır, acıyı katık ederiz
Biz kutlu çağın seçilmiş erleriyiz
Korku bizden korkar, yılanlar yılar
Ömrünün güneşi çekip gidince
Bahtın rüzgarları tersten esince
Soğuk kırık cam gibi teni kesince
Bir sıcak el arar da bulamazsın
Ayrılık ateşi kavurunca birgün içini
Sanki bir dünya savaşı
Yada Nuh Tufanı yaşanmış da
Bir felaket manzarası var karşımda
Bir tarafta cesetler,
yaralılar yatıyor diğer tarafta
Dersin dünya hasta da
s.a kurbetteki arkadaşım bana mail adresimden ulaşırsın inşallah maverapazarlamahotmail.com aramanı bekliyorum