Gördüm Mevlâna’yı, Konya’da,
Âşk sevgi merhamet kokardı orada,
Huşu içinde dinledim, neyin sesini,
Ve de dersler aldım, o sofrada.
Ben de kendimi, âşık sanırdım,
rubai
Otlukta gezerken göle düştüm çıkamam,
Buz kesti beden, taş gibi kaldım kıramam,
Yardım dilerim, kimse görünmez kıyıdan,
Bir çöp bile yok, uğraşırım çöp bulamam.
Belki bir akşam,
Islanırken yağmurlardan,
hatırına geleceğim.
Gözlerinden dökülen yaşlar karışacak,
saçlarından yüzlerine süzülen,
yağmur damlalarına.
Endişeliydi Suzan,
ruhunu duygularını kemiriyordu acabalar,
sevişmeyi desen çoktan unutmuştu,
ve sevilmek bir telefonun ucundaki sözlerdeydi onun için,
yüreğini benliğini sarmıştı,
sinsi,sinsi dolaşan,
Ceylan gibi dağlarda hazan vakti gezerken,
Ceylan pınarından, sulanan ceylanı gördüm,
Bir baktı ki, yandım bakışından bakıyorken,
Bir gözleri var onda yanan sevdayı gördüm.
Ceylan ne gezersin, şu seher vakti bu dağda,
En genç çağımda, asker ettiler beni,
Vatan bölünmez deyip, silah verdiler,
Cephe, cephe gezdirip, durdular beni,
Silahlar omzumuzda marş, marş dediler.
Anadan yardan ayrı, koydular beni,
Kara gözlü, şansız dilber,
Ne haldeyim hiç sordun’ mu?
Bu garip sensiz ne eder,
Gelen gidenden duydun’ mu?
Gelen acır, giden acır,
Hoş geldin hanemize. On bir ayın, sultanı,
Nur döktün gönlümüze, güneş gibi doğarak,
Hiç yokken birdenbire, nurlar sardı her yanı,
Buluştuk ramazanla, Hak yolunda durarak.
Ey Rabbim sen indirdin, dedin size bu farzdır,
Ömrümün baharı bitti, neydi o yıllar,
Hayal oldu yaşananlar, aşklar sevdalar,
Geçip giden o zamanlar, solmuş gül gibi,
Hayâl oldu yaşananlar aşklar sevdalar.
Neyleyim yazı baharı, aşk olmayınca,
Avucuna tutuşturulmuştu.
Onun, kader oyunu,
O hiçbir şeyin, farkında olmadan.
Senaryo en ence, haliyle hazırlanmıştı,
Ustası, tarafından.
Ve minnacık avuçlarına, çizilip verilmişti.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!