trenin ardından giden vagonlar kadar gerçekti sevdalar
sen kovaladıkça, o kaçar…
sonra, bir istasyonda bırakır seni
yeni vagonlar alır!
tüm çıplaklığınla bir başına kalırsın
paslanan sevdan gıcırdamaya başlar ve parçalanır
tozlanmış mazide yırtık takvimlerin arasında eskimiş resimler
ürkekce yazılmış bir not
’’ sevdaların güneşi, buzlar ülkesinde… ’’
kim tarafindan
ne zaman yazıldığı faili meçhul bir duygu
acıklı sözler
korkak geçiyor geceler
ateşin ucunda buza kesiliyor tüm kelimeler…
Giy şimdi üzerine serin rüzgârları, her gece aynı hüzünler dolanıyor ayrılığın beline, her şarkı ağlatmaya devam ediyor. şimdi gidebilirsin; nolur gözlerin nefesime değmesin, darmadağın olurum. Ne tadım, ne tuzum kalır, aklım gülüşüne asılır, hasret yüreğimi yer bitirir. Durma, gece çökmek üzere, kimseler görmesin, şimdi git...
je taime dedi I heard that your dreams came true, guess he gave you things, I didnt give to you... dedım, sadece yüzüme baktı. O da anladı birbirimizi anlamadığımızı, tüm insanlar gibi...
arkamda bırakarak, sessizce esrar kokulu sokağı yarıladım... dilimde sadece fransızcadan kalma o şarkı sözü ile gecenin sessizliğinde kayboldum
tou est bien qui finit bien ...
Bir manzarada kaybolmak ise gözlerin
Uçurum kenarında bir cambazım
Düşersem
Ziyanı yok sevgilim
Kalbimden hariç her yanım sağlam…
tentürdiyot havasını solan
bir tinerci şimdi bu sokaklar
kimliksiz binlerce çocuğun çığlığını duyamayacak kadar sessiz
dokunamayacak kadar kalabalık
sarhoş olmak istiyorum!
hep yalnızlık
kayıp düşler ülkesinin adsız kahramanları
masallar yalan
tek düze aşklar
her aşk durağında sevdaya geç kalan
son bileti satılmış
boş koltuklar da yağmalanmış!
susmalarım kanatıyor belleğimi
ardın sıra bakıyorum
saçlarının rüzgârda dağılmasını
gülüşünde kayboluşumu…
hep geç kaldık sevişmelere!
bu adaletsiz aşk oyununda
hep sona kalan biz olduk!
sırf biz âşık olmayalım diye
aşka kod isimler takılmıştı!
çarpık bacaklarımızla
yanyana yüreyemecek kadar sarhoşuz
yankılanacak tüm gözlerde ismim
aşkı yaralamaktan yargılanacaktım
sevda mahkemesi yargılayacak
gözlerin idam edecek
biliyorum! ...
aşk şiirleri kokan kadınları
şarap tadında sevmeleri
keskin gülüşlü abiler anlatıyordu
Hayat camından ürkekçene sokakları izlerkene, sek-sek oynayan ufak kız çocuklarının bir gün âşık olup bu kentten uçacaklarını anlatıyordu bır fılmın en delikanlı diyalogları. Dünyanın hep bana küçük geldiğini, başka bir diyarin olmadığı, gurbetin filmlerde olduğu sahneler siyah beyaz televizyonumuzun ekranında tanımadımığımız artistler terafından canlandırılıyordu…
kaçak zamanların mülteci kedercisiyim
nereden geldiği
nereye gittiği belli olmayan
serüvenciler yığını kederler
hüznün doruk noktasında
kacak zamanların kederlere bölündüğü saatlerdeyim
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!