yedi tepeli, düzlükte aşklar yasak
halka açık umumi sokaklarda suçlar işleniyor
kanıyor gözler, yabancılaşıyor
giden her sevgili
gelen sevgiliye biraz borçlu
ve emirler yağdırarak gidiyor
kasabalı âşıkların elden devşirme saçları yüreğim
bir sokaktan anayola akan
gözlerindeydi yüzyıllık suskunluğum
tarih sayfalarında kanayan aridmatik felsefeciler!
sûni teneffüs saatlerinde son nefesim nefesini soluyor
dilinin üzerinde yatan cesetleri getirdim
gözlerimde binlere söylenilmiş playback sözler
sahtekar cambazların hüznü
- gözlerimden akacak olan
o iki fiyakalı gözyaşına da aldanma-
nakaratlanmış bir yürekte; hicâzi bir makam gözlerin
durakları tanımadan
durmayı bilmeden
sana koşmamdır sevdam…
yitirilmemiş ne kaldıysa hayatın arta kalanında
tavanı gökyüzüne asılan evin vardı senin
soğuk bir naylon tabakasına
tutuşmuş olan düşlerin
içini üşüten rüzgârlarda
bir Allahın kulu duymaz çığlığını
sessiz çığlıklara sarmalanmış
yürek yangını bir akşamdan geçiyordun
tüm insanlar sessiz
suskunluğuna çare bulunmaz bir sefillik
yoksul değildiler ama
çoğu da yoksundu çoğunluğundan
kul, kulluğundan utanır
kula kulluk eden kukla kesilirdi
yürek sancısı gülümseyişlerine
bir de acıların eklenmişti çocuk
hepten fakirdin, hep birlikte
değildi zaman
hepsi bir di...
yaşam ile ölüm arasındaki
o ince çizgide adını sayıkladığın
düşlerine misafir ettiğin
parmaklarında ağırladığın
gülüşlerini emanet ettiğin
esmer yüzün vardı senin çocuk
sen esmer kaldın
insanlar lanetlendi
insanlık yandı
soğuk yürek yangınında!
kimseyi kimse kurtaramadı...
hayal kurmayı karanlık odamda öğrendim, sokak lambasının soluk ışığında öksüz umutları arıyordum sokaklarda... şimdi ne zaman bir hayalim olsa yine karanlık odama koşuyorum; ya kaybedersem? ..
gövde gösterisi yapma lan Eros! vuracaksan vur! yoksa dalga geçecek bu serseri âşıklar seninle! ...
sevmek yürek ister, altı harfi değil! altı`ndan kalkamazsan; yüreğini o altı harfe asarsın, bir ömür yüreğinin bir köşesinde gizli bir özne olarak taşırsın...gün gelir yüreğin çöker gider onun altı`nda...
soğuk bir kış gecesinin hüzünlü tebessümleriydi yalnızlığım
seni anmak da gocası…
kar yağıyor şimdi bu kente
yine akşamlarda kaldı buza kesilen yüreğim
biliyorum, sen de gecenin karanlık ucundasın!
yakayı ele verdim sonunda
yakalandım aşka
korkulu bir kâbus
karışık gülümseyişler ekilecek hayatıma
acı çekecek
tebessümler yıkılacak hayatıma
ajitasyon yaratacak geceler
sana ağlayacağım
koynumda fırtınalar kopacak
tut elimden sevgilim, korkuyorum! diyen sevgilim!
korkma!
senin fırtınaların meltemlere gebe!
aşkı ex gece otobüsüne biletini aldım
yaralı kalp kenarında
vurgun aşkları izleyerek
yeni sevgiline gideceksin
ve beni unutacaksın! ...
Hüzünbaz sesimle vurdum kendimi akıp giden gecenin seyrine, yanıma acılarımı aldım belki gecenin piç bir vaktinde, karanlıklarda yardım ederler bana.
Ne zaman kaybolduysam kendimi acıların koynunda buldum. Acılarım ki; hasretinden çağlayan deli ırmak…
Acılardan doğacak olan gülümseyişlere; can fedam…
balıklama dalıyorum yorgun hayata
oysa ayaklarımın üzerinde duramayacak kadar
tüm acılara çarpık bacaklarımla koşuyorum
dolandırılıyorum tüm sokak başlarında
esrar satıcılarının gölgeleri yansıyor sokak lambasından içeri
küçülüyor belleğim ben/leğim/den uzaklaşırkene
olmuyor işte olmuyor
unutulmuş vurgun esmerim!
namlunun ucuna sürülen bir mermiyim
pusu atıyorum gözlerine
gözlerime gel sevgilim!
yansıyor suya yüzün
siliniyor tüm kırışıklıklar
ve duydum ki sevmeyi bilen dudaklarda
ilahi oluyor tüm şiirler
şeytanını koluna takıp
yeni bir cehennem bulana kadar!
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!