Körpecik çocuk
Adımları tekliyor
Yürürken
Gözleri tutunacak
Bir el arıyor
Düşüyor yere
I
Sabahın ilk ışıkları
Yürür tarlaya
Nasır tutmuş ayaklarım
Ve nasırlı, elleri bekler ekinler
Iraktan gelir çay kokusu
Geceleri öten çırçır böcekleri
Kil kokulu toprak
Unutamadığım adın
Soğuk düş sokaklarında
Bir derya misali
İnsanlığa hizmettin
Yaşar yaşamaz misali
Okyanus derinliğin
Şiir_Gibi_...
Bizi hiçe sayıyorlar
Coştu yine tahtta devlet
Dar yollara dayıyorlar
Aştı yine bizi devlet
Nerden gelir bu paralar
yanı başındadır
soluğunu hissedersin
derdi ne diye sorulmaz
kapanır içine
dışına yansıtmaz
1979 İsviçre’ye geldim. Okuldan sonra iş hayatına atıldım. Herhangi bir meslek sahibi olamadım. Bundan dolayı da yaşamımı işçi olarak farklı fabrikada çalışarak sağlamaya çalıştım.
O zamanlar birkaç TV kanalı vardı. Haftada bir kez Türkiye yi gösterirdi.
Kitap okumayı çok severdim. Gençliğin verdiği bir enerji vardı. Bu enerjiyle devrimci mücadelenin içinde yer aldım. Duvarlara afiş asmak, mitinglere katılmak ve Deniz-Yusuf-Hüseyin..gibi devrimci önderlerin resimlerini asmak gibi çalışmalar içinde kendimi buluyordum. Yine hazırlanan konserlerde görev de alıyordum. Tanımadığım birçok sanatçı ve ozanla da bu sayede karşılaştım. Denizler adına düzenlene tüm konserlere katıldım. O dönemde
Deniz’lerle ilgi olarak yazılan “Dar Ağacında Üç Yiğit” isimli kitabını edindim. Kitapta ki resimleri görünce çok heyecanlandım. Bu kitabı bana veren kişinin Nihat Behram olduğunu sonrada öğrenecektim. Ben bu kitabı okuduğumda daha 17 yaşındaydım.
Yılmaz Güney’i tanıyordum. Onun video filmlerini kiralayıp izlediğimiz için hayatını tam bilmesem de az çok geçmişine dair okuduğum gazetelerden biliyordum.
Deniz’lerin hayatını anlatan kitabı okuduktan sonra kendimde bir boşluğu doldurdum Kendimi yenilenmiş olarak hissettim. O yiğitlerin uğramış oldukları haksızlıklar bende kızgınlığa ve öfkeye dönüştü.
Nazlı kızdan haber salsan
Derdin nedir diye sorsam
Biraz da hasret gidersem
Gönlüme bir neşe gelir
Sevmenin günahı yoktur
biz bu yolun yolcusuyuz
bu yol yolcusuz olmuyor
evrensellik solcusuyuz
bu yol devrimsiz olmuyor
özgürlükle boyalandım
Kan aktı kızıl derede
Hani Mahir’ler nerede
İtler uluyor o yerde
Ömer Ayna’mız nerede
Deniz’lerin idamında
KIRBAÇLAMAK DÜNYAYI
İlk bakışta Yusuf Ter’in öyküsü bildik bir serüveni anlatıyor gibi; ücralardaki “bizim köy”lerden birinde doğmuş Ter, yoksulluk ailesiyle birlikte onu yaban ellere savurmuş, hasret, baskı, yoksulluk, çileler üstüne çile O’nu Düş ülkesinin ezgilerine vurmuş, oradan da duygul ...
DOST YUSUF
“Güzel insan Yusuf Ter’e”
Yıllardır hep doğru yazdığım için
Nedendir hep beni suçlarlar Yusuf
Düzenin hilesin sezdiğim için
İdama bizlerden başlarlar Yusuf
Şöyle düşünürüm olan çok acı
Tilkiye vermişler krallık tacı
Bu düzende meyve veren ağacı
DOSTUM YUSUF TER
1970 de Kozanlı’ nın, İmranlı Köyünde Dünyaya gelen Yusuf Ter, küçük yaşta babasının işi gereği İsviçre’nin Basel kentine gider. Bu göç esnasında eğitimini de İlkokul dördüncü sınıfta bırakır bir daha okula devam etmez. Fakat, İlkokulu bile bitiremeyen Yusuf Ter, boş durmaz, ...