Geç karşımda konuşmadan bak bana
Ateş olup gözlerinle yak beni
Söz dilinde dönüşmeden kelama
Hükmü verip ellerinle as beni
Bak karşında bu biçare adama
Yapayalnız bir köşede kimsesiz
Hal perişan çok yorgunum gel gayrı
Sen gidince sanki dünyam karanlık
Aklım baştan çoktan çıktı gel gayrı
Kavuşur mu bilmeme artık elimiz
Hoşgörü piri hak dostu
yüce Mevlana’ya ….
Akın akın dergahına koştular
İnsanoğlu hoşgörüne şaştılar
Sema edip vuslatında coştular
Aylardan eylül güneşsiz bir hava
Aldıgım her nefes içimde bir tasa
Ağaçlar bürünmüş şimdiden yas’a
Dalından dökülür sanki gözyaşı
Sordum da mevsimi hazan dediler
Adı ne salıdır nede Çarşamba
Bugün gidişinin arifesi gülüm
Kopacakmış bende kıyamet yarın
Gözyaşlarım coşarak acılara yağacak
Bulutların üstüme akışıymış bir tanem
Günlerden bu gün ateşin değdiği günmüş
Vah gözlerim…
Pınar olup derelere çağlarsın
Bulutlara özenip
Sağanak mı yağarsın
Bir zalime takılıp
Aşkı sen mi yaşarsın
Çık da bir bak pencereden
Ay geceye dogmuş mu dur
Bıktı gönül çilelerden
Aşk ömrümle doymuş mu dur
Sarp kayalar yollar boyu
Gökyüzünde binbir yıldız bir de ay
Düzenini bir koyan var unutma
Güzellerde göze ela kaşa yay
Kalp gözünü bir açan var unutma
Küçük dala koskocaman yemişi
İmameyi imam sandık
Sakal yüzde sofu bildik
Fakir soyan zengin gördük
Çökmüş nizam şaşa kaldık
Dünya böyle baka kaldık
Faydası olsaydı ağlamanın
Gözlerimden bulut,
Yaşlarından sel olurdum
Senin için be gülüm
Bin ömür beklerdim inan
Olsaydı döneceğine umut
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!