Eylül’ün hazanı çökmüş bu şehrin üstüne,
Tersine dalgalanır Kocabaş’ta akan su.
Biga selam dururken yeni başlanan güne,
Zamanın fuarda bölünür derin uykusu.
Tarih olur bilinen o eski panayırlar,
Gülüver birazcık,ağlama artık,
Bir kaç günlük değil mi hayatımız?
Sayfalarımız yazmakla tükenmez,
Karalamakla biter kağıdımız.
Gülüver çocuk akmasın gözünden,
O daha küçük bir kızdı,
Bir buket çiçek elinde,
Çiçekleri gülüyordu,
Serin bir bahar yelinde.
O daha küçük bir kızdı,
Göz yaşım neden akar bilir misin?
Kaybolan bir sevdada, bu aşk için.
Ayrılıktır bir tek beni kahreden,
İnan ki; yoktur bu aşkta bir seçim.
Kaderin de kurbanıyız uzakta,
Ben dolaşayım hep oralarda,
O düşünceler deryasında bir lahza,
Seninle olmasam da o sularda,
Bırak benim olsun bu eza.
Kırılsın kalbim, zaten kırık,
Bir yağmur yağan dışarıdaki,
Gözyaşlarım sanki dökülen tane tane.
Bir karanlık çöken içimdeki,
Sızan boşluğa sahipsiz duygu,
Göz kapağım kilitlenmiş öylece,
İçimdeki sonsuz uyku,
Gökteki yıldızı gördüm,
Yakamozlaşan sularda.
Koştum seni tutmak için,
Ellerim kaldı boşlukta.
Ben ki; bir Mecnun gibiydim,
Adımlar basamak basamak,
Bu yolda yok dostum susamak,
Herkes ister mutlu yaşamak,
Öyleyse sevelim hayatı.
Bu güne yeni başlayalım,
Zeytini ve turizmiyle meşhurdur Ayvalık,
Sarımsaklı Plajları ve Şeytan Sofrası,
Üç öğün ye, yine doyamazsın, burda balık,
Tüm güzelliği ile bekler Cunda adası.
İki panayırıyla meşhurdur sakin Balya,
Acemi düşer kişi, tecrübe olmaz ise;
Bilgisiz yapma işi, dağarcık almaz ise.
13 Mayıs 2009 Çarşamba
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!