Ah Rasulüm ah söze nereden ve nasıl başlayayım. Seni sana nasıl anlatayım.
Sende herşey tam bende eksik.
Yatağın hasırdan, yastığın taştandı. Ama sen yinede sabaha kalkmak şöyle dursun, teheccüdleri bile kaçırmazdın. Belki de hiç uyumazdın.
Ben kuş tüyü yastıklarda yatıyorum,ama ne sabahı 12 de kalkarsam erken kalktım sayıyorum.
Rasulüm yüzünde hasırdan izler var nur yanağın kızarmış,bende de var ama benimki hasırdan değil pudra dan allık dan.
Senin dostların vardı seni doğrulayan sana harfiyen uyan.
Uyuyasım var
Mesela bi on sene
Uyandığımda
Yapraklar mor
Gökyüzü toz pembe değilse
Ve deniz düşünmüyorsa
Siz ölüler kendinizi ölümü sanırsınız
Üzerinize bir avuç toprağı örtüp
Biz zavallıları dirimi sanırsınız
Sarılıp bir top kefene
Umursuzca uyunur mu sanırsınız
Bazen yorganlar da kefen olur
Mehmedimin ayağında çarık
Yüreğinde vatan sıcacık
Bekle dedi Ana bekle
Belki dönerim
Öptü Anasının alnını
Bekle dedi dönemezsem
Satılık hayallerim var
Alan var mı?
Kırık dökük hayallerin yanında
Düş kırıklığı bedava
Ve secdeye eğilip fısıldadım
Ne kadar da sabırlı sın ya RAHİM..
Hala nefes alabilmekte bu mücrim
Benimde kanadım kırık
Gökkuşağımı da vurdular
Boşver hadi şiirleşelim
Son baharın son yaprağı
Dilimin ucunda kaldı
Düşerken dalından
Sararmış kalbimin,
son yollarına
Son bakışın gibi
Geçti yalanlarla başı boş kutularda
Banane dedim bazen vurdum kafayı
Salladım hep umutlarımı kara beşikte
Tıngır mıngır salladıkca seyrine baktım
Bu kadar da olmaz dedim aldırmadım olanlara
Son damlasına kadar harcadım sabrımı
Bir panayır ortasında
avazı çıktığı kadar bağıran
karınca gibiyim...
Selam