Ölüm dediğin, kavuşmak
O en güzel, en sevgiliye
Hayalden, hakikate koşmak
Aşkla, Allah! diye diye...
Kıpkızıl bir tan yeri vaktinde,
Afilli yalnızlığımdan vurulmuşum.
Bir gül ağacının misk kokan gölgesinde,
Adımı ve eşgalimi unutmuşum.
Ömür denen garip yolda,
Kimseye eğilmemiş dik durmuşum.
Ömür geçti gaflet ile.
Başımda amansız bir çile.
Anlamaz beni yer, gök bile.
Elimde günah, dilimde ahım.
Beni bir tek sen anlarsın Allah'ım.
Almış akordu bozuk sazı eline.
Ne gelirse söyler acı diline.
Zerrece anlamaz hikmetten.
Kararmış kalbi hep zulmetten.
Oy Delal,
Düşlerine,
Gülüşlerine,
Ömrünün baharında,
Kimsesiz ölüşlerine.
Neler neler yazılmaz ki...
Bana bir şiir söyle ey hayat!
İçinde siyah beyaz fotoğraflardaki,
İnsanların samimiyeti olsun.
Yalansız, riyasız kelimelerle kuşansın mısralar.
Yeşersin halkımın umutları yeşersin,
Baharın gelmesini haber veren ilk cemrenin,
Yollarınını ve yokuşunu.
Tarihten miras dokunu.
Tandır ekmek kokunu.
Özlüyorum can Bitlis.
Baharını, kışını ve yazını.
Ey Yüceler Yücesi:
Ne göktesin ne de yerde,
Dünyayı zatına eyledin perde.
Tecellin ezelden yazılmış kaderde.
Levh-i Mahfuz'a adı düşen kullar,
Dün gece
rüyamda
çocukluğuma gitmiştim
ve kadim sehir
Bitlis'teydim
ömrümün en güzel
İnce ruhlu mana yüklü bir gönül eriydi
Yoksulun alnından süzülen alınteriydi
Mazlumun sesi soluğu nasırlı eliydi
Anadolu'nun kokusuydu şair Karakoç.
Zalimler için kılıçtan keskindi kalemi
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!