Ülkemiz aydınlarının
“Nedir bu başımıza gelenler! ” diye
Şimdi feryat ettiklerine bakmayın.
Onlar bunun böyle olacağını geçmişte de biliyor,
Yöneticileri türlü vesilelerle uyarıyor,
Eleştiriyor,
Yeterli değilken eğitimimiz
Dayattınız bize demokrasiyi
Nasıl bir özgürlük anlayışı bu
Bakın Türkiye ne hallere geldi
Atatürkçülüğe kumpas kurdunuz
Bakıyorum da,
Başbakan’ın demokrat olmadığından
Ağlamaklı seslerle yıllarca edilen şikâyetler
Bugün de sürüp gidiyor.
Bu durumu gördükçe
Ve ülkemizin hâl-i pürmelâlini düşündükçe
Atatürk bir söylevinde
“Dünya müthiş bir hızla ilerliyor.
Biz bu gidişin dışında kalabilir miyiz? ” demişti.
Gerçek Atatürkçülük devam etse kalamazdık elbette.
Ama sözde Atatürkçüler önce yavaşladılar,
Sonra durdular,
En yanlış fikirleri
Cümle âlem duysun istermiş gibi
En yüksek sesle haykıran bir Başbakanımız var.
Şu üç örneğe ne der bakalım
Ona hiç toz kondurmayanlar:
Rüşvetçilikmiş,
Yolsuzlukmuş,
Hırsızlıkmış,
Uğursuzlukmuş,
Hilecilikmiş,
Hurdacılıkmış,
Hırsız siyasetçilerin hoş görülme nedeni
‘Çalıyorlar ama çalışıyorlar’ bahanesi
Çalışmalarının karşılığı çalmakmış gibi…
İhtiyaçları mı var çalmaya?
Ahmaklık ve insafsızlık etmeseler,
Boşuna leke sürmeseler şereflerine,
Silivri zindanındaki askerler
“Suçumuzun ne olduğunu,
Yıllardır neden burada bulunduğumuzu bilmiyoruz” diyorlar.
Kusura bakılmazsa bildireyim:
Ülkemizi bugünkü içler acısı duruma getirmeye
Daha baştan niyetlenerek yola çıkmış,
Akıl almayacak kadar aşırı servet edinmeye
İnsan ömrü yeter mi?
Yetmez.
Öyle bir servetin meşru yollardan edinilmesi mümkün müdür?
Değildir.
O servet uğruna bir sürü pisliğe bulaşmak değer mi?
Yeterince gelişmemiş ülkelerde
Kalabalıkların yumuşak karnının
Din olduğunu bilen yarım akıllılar
Dini kullanmazlarsa iktidara gelemeyeceklerini düşünür
Ve düşündüklerini uygulayarak gelirler iktidara.
Ama iktidara gelmek değil,
yeni şiirlerinizi görmek istiyruz.....