Gece, yıldızsızdı gök
Yağmur bekliyor gibiydi toprak
Bir kadın ağlıyordu evlerden birinde
Her şey, bir şeylere doyumsuzdular.
Ateşimi söndürmedi masadaki sürahi
Öyleyse özlediğim sular
Eskiyen eşyaları yenilerken
Farkına varmadınız geçen zamanın
Nisan ya da Eylül, yağmurlar yağıyordu
Sokakta oynayan aynı çocuktu
Öyle sandınız.
Dağlar gene morardı
Güneş denize düştü
Merhaba akşamüstü.
Gece kusu meydan senin
Ay bulutta, rüzgâr serin
Bir yavrucuk karanlığı düşündü
Duvağını, telini
Bulmuştu emelini
Allayıp pulladılar.
Gelini sevdasıyla
Ayağının tozuyla
Alıp, işe koştular.
Bahar gelmiş neyleyim, kırlangıç kanadında
Mutluluk verir mi hiç çiçeklerin açışı?
Dökülür hep yapraklar bekleyiş masalımda
İçimde süregelen yalnızlığın kışıdır.
Duyacaksın rüzgâra bu akşam da kulak ver
Davul sesleri uzaktan
Vurur kalbine
Halay çekilir, kına yakılır
Bir keder ki; çöreklenir içine
İşte tellendi, duvaklandı
Kız gidiyor, geldi günü
Babadan kalma ev
Tam altı ay dayandı
Eşya, kap, kacak derken
Kaldık bir pantolonla.
Ceketim eskicide
Sevgilim vardı, kaçtı
El uzattım, kucak açtım insana
Kendim gibi düşündüm, sımsıcak baktım
Doğuştan sevmeye hazırdı kalbim
Her şeye inandı taşralı aklım
Tatlı sözler söyledi, sahte gülüşler
Bilerek atılsaydı
Adımlar ölçülerek
İnsanlar içtenlikle
Severek, sevilerek
Kırılmazdı gönüller,
Umutlar yıkılmazdı
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!