Küçüğüm,
Ne emeklemesine ne düşmesine kıyamadığım
Ekmek ne tatlıymış seninle, çay ne sıcak
Yokluklar ne katlanılır varlıklar ne sonu gelmezmiş
Geceler ne soğuk gündüzler ne uzunmuş
Şimdilerde Anladım sensizlik sonu gelmeyen bir yolculukmuş
Adını bilmediğim bir duygu var içimde,
Üşüyor elası gözlerimin.
Bıçak kesiyor ayazı Ankaranın
Bu gar bu kadar soğukmuydu Allahım
Adını bilmediğim bir diyara gidiyordun,
Elinde kırmızı bir valiz, içinde içimide götürüyorsun
Meleklere yakışır beyaz
Ak kalmaya mahkûm etmeli günleri
Kardelenler ektim
Taş duvarlarına özleminin
Ellerim nasırlı,
Düşlerim yorgun…
Fırtınalarda bıraktım
Çocukluğumu…
Ortasında başladı macerası,
Hırçın bir kasım sonu…
Vurgun yedi yüreğim
Aşkının en dibinde…
Karlar yağdı
Sustu şakıyışı
Göç rengi ilkbaharın…
Tabiatından mı kaderin
Geceyi damarlarına çekmiş gonca…
Üzerinde yaşanmışlıkların korkusu.
Birazda keyf-i çakır.
Tutturmuş bir sevda şiiri,
Konuşur kendi kendine.
‘ben sevdim hep sevda şiirlerini’
Nedenini bilmezsin
Ağır ağır eğilirken başım önünde
Bakışlarım kayarken
Parmak uçlarına
Titreyen iki dudak arasında
Nefes almak zor gelsede
Sevda şiirlerini hep sevdim,
Hep sevdim şiirlerini sevdalıların…
Zor mu ‘sensin’ kolay mı yaşamışım bunca sene
Anlamadım…
Birkaç saat ver bana
Çarpılırken metrisin kapıları
Ardı ardına,
Dışarıda bırakmışken
Gün yüzünü sevdiceğinin.
Elma kokuları yayılırken anayurdun dört bir yanına,
Hesabı vermek benzemez çay parası ödemeye,
Düşünür adem ne çok günah sığdırmışım kısacık ömre...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!