barış nedir sevgilim,biliyor musun?
bir köprü müdür,
üstüne gölgeler düşünce çöken.
halka açılamadan batan bir şirket,
iki savaş arasında verilen
çay molası mıdır barış?
yoksa,
hurdacıya söylediği son sözler mi
bisikleti vurulan bir çocuğun...
söyle sevgilim,
Einstein'ın Roosevelt'e yazdığı mektup mudur barış
Lozan'dan gelen telefon mu, Mustafa Kemal'e
çöplerini bilimin süpürdüğü
bir sokak mıdır barış yoksa...
söyle sevgilim
de ki ;
tünediği balkon uçuruma düşen
yavru bir kuştur barış
saatçiyi hapse attıkları için
kurulamayan bir meydan saati.
ayağımızdaki paslı çiviyi
bacağımızı keserek çıkaran bir melek...
de ki ;
aptalların türküsü,
oyuna getirilenlerin ülküsüdür barış
dişleri sökülmüş Asya kaplanıdır
kapitalizmin sirkinde...
de ki sevgilim ;
içine bayat pil konmuş el feneridir barış
fosforlu izleridir,
bayrakların üzerinde gezen salyangozların.
barış, düşsel beyaz buluttur
bir kaleye çarpıp dağılan
kör bir toplumun, tehdit dolu yazılarla
kirlettiği bir defterdir.
barış ;
kendinde bulamayıp
başkalarında aradığıdır insanın...
barış ;
halkının üzerine devrilen bir devlettir
zor dönemeçlerde.
açılmadığı için, posta kutusunda ölen
bir mektuptur barış..
patlayıp, seyircileri öldüren
bir futbol topudur son dakikada..
bunların hiçbiri,
hiçbiri değilse barış
söyle sevgilim,
savaşın düş kurduğu yerlerde
hangi yüzsüzün uydurduğu bi' sözcüktür
şu dillerden düşmeyen barış...
Sen istinyede bekle ben burdayım
İçimde köpek gibi havlayan yalnızlığım
Çünkü ben buradayım, karanlıktayım
Belki gelmem, gelemem, beş dakika bekle git
Çünkü elimi kestim, beni kan tutuyor
Şarabım bütün ekşi, suyum soğuk
Yanımda olmadın mı, seni daha bir çok seviyorum
Belki gelmem, gelemem, beş dakika bekle git
Yüzünü ıslatmadan ağlayabilir misin
Yarı geceden sonra telefon ettin mi hiç
Karanlık adamlar hüvviyetini sordu mu
Ben senin olmadığını arıyorum
Belki gelmem, gelemem, beş dakika bekle git
Belki gelmem, gelemem, beş dakika bekle git
Bana ait ne varsa, hepsi seni korkutuyor
Sana ait ne varsa, hiçbiri benim değil
Belki ölmek hakkımı kullanıyorum
Belki gelmem, gelemem, 5 dakika bekle git
Belki gelmem, gelemem, 5 dakika bekle git...
Kendimizin farkında olmadan belki de, geçiyor ömrümüz. Biz "ne"yiz? Kimiz? Ne hissediyoruz?
Ne düşünüyoruz? Hissettiklerimizi dile getiriyor muyuz? Ve ne kadarını, nasıl ifade ediyoruz?
Kendimi, duygularımı hep iyi ifade ettiğimi, aktardığımı düşünür(d)üm.. Ama her zaman öyle olmuyor. Bazen bir bakıyorum, anlatabildiklerim, anlatmak istediklerimin çeyreği bile değil..
Bu "eksik" kalanlar yüzünden bile, yarım kalan ne çok hikaye vardır.
İnsan bazen, konuşmadan da anlaşılmak istiyor. İnsan kendini farkediyor da, aynı zamanda fark edilmek de istiyor..
Farkındalık önce ÖZde başlar. Sen kendini fark eder ve buna göre yaşarsan, çevren de seni farkeder..
Bireyin, bir uyarana yönelik algılarının, çevresel faktörlerden ne kadar etkilendiğini belirtmek için kullanılır. Bilişsel psikolojide kullanılan ilkelerden biridir.
Metrodaki Kemancı
Soğuk bir Ocak ayının sabahında, adamın biri Washington metro istasyonunda çöp bidonunun yanına dikilir ve önüne kemanının kılıfını sererek keman çalmaya başlar. 45 dakika boyunca birbirinden güzel 6 klasik eser çalar. Çoğu insanın işe gitmek için hareketlendiği bu yoğun saat süresince önünden 1100 kişi geçer.
Bu insanların bir çoğu istasyonda keman çalındığından bile habersizdir, duymazlar. Duymak istemezler. Kemancı onlar için sadece bir hayalettir.
Çalmaya başladıktan sadece 3 dakika sonra orta yaşlı bir adam müzisyenin çaldığını fark eder. Önce yavaşlar, bir kaç saniyeliğine durur ve sonrasında hızlı adımlarla yürümeye başlar günlük işlerinden geri kalmasın diye.
Bir kaç dakika sonra kemancı ilk bir dolarlık bahşişini alır; Bir bayan parayı kemancının önüne geçerken atmış ve hiç durmadan yoluna devam etmiştir.
Bir kaç dakika sonra birisi dinlemek için duvara yaslanır. Saatine bakar ve tekrar yürümeye başlar. Besbelli ki adam işine geç kalmıştır.
Kemancıya en çok dikkat eden ise üç yaşında bir çocuktur. Annesi alelacele çekiştirirken kendisini, durup kemancıya bakar. Sonunda annesi kuvvetlice çekiştirir çocuğu ve çocuk sürekli arkasına bakarak yürümeye başlar. Bu olay diğer bir çok çocuk tarafından tekrarlanır, fakat istisnasız tüm ebeveynler çocuklarını yürümeye devam etmeye zorlar.
Kemancının 45 dakikalık gösterisi boyunca sadece 6 kişi durup bir süre dinler. 20 Kişi kendisine para verir, sonra yine normal bir şekilde yürümeye devam eder. Bu gösterinin sonucunda 32 dolar toplar kemancı. Gösterisi bitip de etrafa sessizlik hakim olduğunda hiç kimse fark etmez bile. Kimse alkışlamaz yada tanımaz.
Kimse az önce dünyadaki yazılan eserler arasındaki en eşsiz 6 parçayı 3.5 milyon dolar değerindeki kemanıyla çalan bu kişinin dünyanın en yetenekli müzisyenlerinden Joshua Bell olduğunun farkına varmaz.
Konser biletleri ortalama 100 dolardan yok satan bu adam kendisini kimseye dinletememiştir.
* Sanat sadece fark edildiğinde mi değerlidir?
* Siz etrafınızda yaşanan olaylara karşı ne kadar ilgilisiniz?
* Hayat hızla akıp giderken, değerli olan şeylere ne kadar zaman ayırabiliyorsunuz?
* En son ne zaman bir sokak müzisyeninin çaldığı parçayı dinlediniz?
Amarna,
Paylaştığın müziği dinlerken yazıyorum ;)
Teşekkürler..
Mısırlıları da, Sümerlileri de seviyorum.
Onlara dair bilgi ve paylaşımları da.. Eline sağlık ;))
Farkındalık hakkında söylediklerin de çok güzel ve doğru.
Bir bütün olarak etrafa açık olmak algıyı, algı da farkındalığı getirir.Duyu organlarımız, aklımız, yüreğimiz açık olduğunda etrafta olup biteni de bütün olarak algılayabilir ve yorumlayabiliriz...
Kırgın umutta
Keder tortusunda
Acıda, zehirde, pusuda
Yılma
Doğan günü bekle
Çünkü tutar bir erik ağacı sunar sana
Doğan gün
Van gölünden bir sabah
Bir kıvılcım, bir titreşim
Bir tutam akdeniz
Süphancı bir serinlik
Ve genç bir gerinme
Usulcacık saç hışırtıları
Bir dudaktan buğulanan sıcaklık
Tutar getirir
Doğan gün
Öpücük gibi konar gözlerinde bir melodi
Sevgilin gibi dokunur parmaklarına bir kedi
Ve kavga ve zulüm ve ateş
Hep birlikte örülen bir türkü
Güzel yapmak için, güzel olmak için
Çünkü hayat dönen, kıvrılan
Yanan bir ibrişimdir
Tutar getirir
Doğan gün
Artaç, ben de Özne gibi, zaman zaman aynı yanılgıya düşüyorum, karışıyor isimler :)) Ahmet İhsan Bey 'in (kendisi, böyle hitap edilsin istiyor!) kulakları çınlasın :))
Anlatmak istedikçe herşeyi, birden yitiriyorum
Bir kutupyıldızı, bir ben, bir dinmeyen ağrılarım
Yapayalnız kalıyorum birden güzelim
Ve müthiş ağlamak istiyorum..
Gecenin, kanatları kırık bir saati var,
Bilmem bilir misin?
Ölüm korkusu, alkol gibi yayılır damarlara
Sakın o saatte sokaklara çıkma
Denize bakma
Karanlığa
Yıldızlara bakma sakın
O saat
İşte güzelim, o saat
Ölüm, o ateşkuşu
Ölüm; o mavidüğüm
Deniz kızlarının türküsünü söyler
Ben yalnızım
Orkestrada kırık bir saz
Kanayarak koşan bir kurt
Yüreğim dağ başında unutulmuş
Vakur bir bayrak, yırtılırcasına
Bir kutup yıldızı, bir ben, bir dinmeyen ağrılarım
Çiftleşen kuşların, böceklerin, insanların yalnızlığı
Ve müthiş ağlamak istiyorum...
serbest kürsü
19.01.2023 - 22:27Ha haa haaa ;)))
Maria ;))
Amarna da değil, Maria da..:)
Onlardan daha sakin, çok daha sakin, benden daha iyi bir barış elçisi olarak hep kürsüyü bekliyor...
Nihat Bey... Türkü sizindir ;))
serbest kürsü
19.01.2023 - 22:15Kürsünün en sakin insanına gitsin bu güzel ezgi..
Acaba kim?
serbest kürsü
19.01.2023 - 21:44Gerilim müziği bulamadım, bununla idare edin :))
Hepsi burada... İyi, kötü, çirkin...
nasılsın
19.01.2023 - 20:40D/İpsiz, karanlık kuyulardan çıktım, aydınlığında hayat buluyoRuhum..
Sen nasılsın?
Alıpbaşını uzaklara gitmek isteyenler kulübü ;)
19.01.2023 - 20:29Kar yağıyordu dışarıda,
İçimdeki KORa hiçbir tesiri olmayan...
Karda ayak izlerimi bırakıyordum,
Yüreğimdi, KORun izlerini taşıyan...
Pax Amarna
17.01.2023 - 21:12Şiir, buraya daha çok yakışır...
BARIŞ NEDİR?
barış nedir sevgilim,biliyor musun?
bir köprü müdür,
üstüne gölgeler düşünce çöken.
halka açılamadan batan bir şirket,
iki savaş arasında verilen
çay molası mıdır barış?
yoksa,
hurdacıya söylediği son sözler mi
bisikleti vurulan bir çocuğun...
söyle sevgilim,
Einstein'ın Roosevelt'e yazdığı mektup mudur barış
Lozan'dan gelen telefon mu, Mustafa Kemal'e
çöplerini bilimin süpürdüğü
bir sokak mıdır barış yoksa...
söyle sevgilim
de ki ;
tünediği balkon uçuruma düşen
yavru bir kuştur barış
saatçiyi hapse attıkları için
kurulamayan bir meydan saati.
ayağımızdaki paslı çiviyi
bacağımızı keserek çıkaran bir melek...
de ki ;
aptalların türküsü,
oyuna getirilenlerin ülküsüdür barış
dişleri sökülmüş Asya kaplanıdır
kapitalizmin sirkinde...
de ki sevgilim ;
içine bayat pil konmuş el feneridir barış
fosforlu izleridir,
bayrakların üzerinde gezen salyangozların.
barış, düşsel beyaz buluttur
bir kaleye çarpıp dağılan
kör bir toplumun, tehdit dolu yazılarla
kirlettiği bir defterdir.
barış ;
kendinde bulamayıp
başkalarında aradığıdır insanın...
barış ;
halkının üzerine devrilen bir devlettir
zor dönemeçlerde.
açılmadığı için, posta kutusunda ölen
bir mektuptur barış..
patlayıp, seyircileri öldüren
bir futbol topudur son dakikada..
bunların hiçbiri,
hiçbiri değilse barış
söyle sevgilim,
savaşın düş kurduğu yerlerde
hangi yüzsüzün uydurduğu bi' sözcüktür
şu dillerden düşmeyen barış...
Akgün Akova
Alıpbaşını uzaklara gitmek isteyenler kulübü ;)
17.01.2023 - 20:41Gittin ;
Şimdi bir mevsim değil
Koca bir ömür girdi aramıza
Biliyorum, ne sen dönersin artık
Ne de ben, kapıyı açabilirim sana...
M. Mungan
serbest kürsü
17.01.2023 - 17:57Nefret tohumları ekilen bir topraktan, barış savaşçısı yetişmesini beklemek, çok büyük aptallık olur zaten.
Çok yazık.. Sevgi dili yerine nefret diliyle yetiştirmek bir çocuğu / insanı...
Irkçılık, bölücülük, anarşi, hastalık.. Bunların hiçbiri tam olarak karşılamıyor bu vasiyetin bendeki çağrışımlarını..
Ahmet İhsan Bey, Nurgül Hanım, Emine Hanım ;
Irkçılık, mezhep ayrımı, bağnazlık konusunda söylediklerinize katılıyorum..
"İnsan" olarak baktığımızda sadece, daha yaşanası olacak dünya..
Birine Seslenin
17.01.2023 - 08:15Orada mısın?
Göremiyorum seni-
öylesine yoğun bir karanlık
uzanıyor ki benden sana
gözlerim
delinmiş gibi.
Oradasın.
Görüyorum seni-
öylesine yoğun bir aydınlık
ulaşıyor ki benden sana
gözlerim
dirilmiş gibi.
Oruç Aruoba
nasılsın
17.01.2023 - 07:37Yüreğimdeki kırıkları onarıyor ellerim,
Kalbimdeki ayak izlerini temizliyoRuhum...
Sen nasılsın?
Alıpbaşını uzaklara gitmek isteyenler kulübü ;)
17.01.2023 - 00:45Belki Gelmem Gelemem
Sen istinyede bekle ben burdayım
İçimde köpek gibi havlayan yalnızlığım
Çünkü ben buradayım, karanlıktayım
Belki gelmem, gelemem, beş dakika bekle git
Çünkü elimi kestim, beni kan tutuyor
Şarabım bütün ekşi, suyum soğuk
Yanımda olmadın mı, seni daha bir çok seviyorum
Belki gelmem, gelemem, beş dakika bekle git
Yüzünü ıslatmadan ağlayabilir misin
Yarı geceden sonra telefon ettin mi hiç
Karanlık adamlar hüvviyetini sordu mu
Ben senin olmadığını arıyorum
Belki gelmem, gelemem, beş dakika bekle git
Belki gelmem, gelemem, beş dakika bekle git
Bana ait ne varsa, hepsi seni korkutuyor
Sana ait ne varsa, hiçbiri benim değil
Belki ölmek hakkımı kullanıyorum
Belki gelmem, gelemem, 5 dakika bekle git
Belki gelmem, gelemem, 5 dakika bekle git...
Attila İlhan
Pax Amarna
16.01.2023 - 22:34Şarkının kendisi güzel zaten, Metallica söylerken de ayrı bir renk olmuş :))
"işte güneş açıyor, her şey yolunda"
Pax Amarna
16.01.2023 - 21:27Pentagram konserine gittim..
Metallica da kesin böyle olurdu, gitseydim ;)))
Pax Amarna
16.01.2023 - 20:55Hu huu ;))
Amarna, grubu dinlerken, kendimi Pentagram ya da Metallica konserinde gibi hissettim..
Çok farklı ve güzel..
Teşekkürler :))
Alıpbaşını uzaklara gitmek isteyenler kulübü ;)
16.01.2023 - 20:47Güneş ve Ay kadar uzakta, ama bir adım kadar yakınımda olan CAN DOST , sevgiyle kucaklıyorum seni.. <3
Alıpbaşını uzaklara gitmek isteyenler kulübü ;)
16.01.2023 - 20:10Güneşi bağlasam AYa,
Seyreylesem doya doya...
Pax Amarna
16.01.2023 - 18:05"Felsefe İnsanın Kendisinin Farkında Olmasıdır"
Çok güzel bir cümle, çok güzel bir özet..
Kendimizin farkında olmadan belki de, geçiyor ömrümüz. Biz "ne"yiz? Kimiz? Ne hissediyoruz?
Ne düşünüyoruz? Hissettiklerimizi dile getiriyor muyuz? Ve ne kadarını, nasıl ifade ediyoruz?
Kendimi, duygularımı hep iyi ifade ettiğimi, aktardığımı düşünür(d)üm.. Ama her zaman öyle olmuyor. Bazen bir bakıyorum, anlatabildiklerim, anlatmak istediklerimin çeyreği bile değil..
Bu "eksik" kalanlar yüzünden bile, yarım kalan ne çok hikaye vardır.
İnsan bazen, konuşmadan da anlaşılmak istiyor. İnsan kendini farkediyor da, aynı zamanda fark edilmek de istiyor..
Farkındalık önce ÖZde başlar. Sen kendini fark eder ve buna göre yaşarsan, çevren de seni farkeder..
Haydi! Farkının farkına var!
Pax Amarna
16.01.2023 - 12:40Müzik eşliğinde okumanızı tavsiye ederim :)
Bağlam Etkisi ;
Bireyin, bir uyarana yönelik algılarının, çevresel faktörlerden ne kadar etkilendiğini belirtmek için kullanılır. Bilişsel psikolojide kullanılan ilkelerden biridir.
Metrodaki Kemancı
Soğuk bir Ocak ayının sabahında, adamın biri Washington metro istasyonunda çöp bidonunun yanına dikilir ve önüne kemanının kılıfını sererek keman çalmaya başlar. 45 dakika boyunca birbirinden güzel 6 klasik eser çalar. Çoğu insanın işe gitmek için hareketlendiği bu yoğun saat süresince önünden 1100 kişi geçer.
Bu insanların bir çoğu istasyonda keman çalındığından bile habersizdir, duymazlar. Duymak istemezler. Kemancı onlar için sadece bir hayalettir.
Çalmaya başladıktan sadece 3 dakika sonra orta yaşlı bir adam müzisyenin çaldığını fark eder. Önce yavaşlar, bir kaç saniyeliğine durur ve sonrasında hızlı adımlarla yürümeye başlar günlük işlerinden geri kalmasın diye.
Bir kaç dakika sonra kemancı ilk bir dolarlık bahşişini alır; Bir bayan parayı kemancının önüne geçerken atmış ve hiç durmadan yoluna devam etmiştir.
Bir kaç dakika sonra birisi dinlemek için duvara yaslanır. Saatine bakar ve tekrar yürümeye başlar. Besbelli ki adam işine geç kalmıştır.
Kemancıya en çok dikkat eden ise üç yaşında bir çocuktur. Annesi alelacele çekiştirirken kendisini, durup kemancıya bakar. Sonunda annesi kuvvetlice çekiştirir çocuğu ve çocuk sürekli arkasına bakarak yürümeye başlar. Bu olay diğer bir çok çocuk tarafından tekrarlanır, fakat istisnasız tüm ebeveynler çocuklarını yürümeye devam etmeye zorlar.
Kemancının 45 dakikalık gösterisi boyunca sadece 6 kişi durup bir süre dinler. 20 Kişi kendisine para verir, sonra yine normal bir şekilde yürümeye devam eder. Bu gösterinin sonucunda 32 dolar toplar kemancı. Gösterisi bitip de etrafa sessizlik hakim olduğunda hiç kimse fark etmez bile. Kimse alkışlamaz yada tanımaz.
Kimse az önce dünyadaki yazılan eserler arasındaki en eşsiz 6 parçayı 3.5 milyon dolar değerindeki kemanıyla çalan bu kişinin dünyanın en yetenekli müzisyenlerinden Joshua Bell olduğunun farkına varmaz.
Konser biletleri ortalama 100 dolardan yok satan bu adam kendisini kimseye dinletememiştir.
* Sanat sadece fark edildiğinde mi değerlidir?
* Siz etrafınızda yaşanan olaylara karşı ne kadar ilgilisiniz?
* Hayat hızla akıp giderken, değerli olan şeylere ne kadar zaman ayırabiliyorsunuz?
* En son ne zaman bir sokak müzisyeninin çaldığı parçayı dinlediniz?
Pax Amarna
16.01.2023 - 12:36Amarna,
Paylaştığın müziği dinlerken yazıyorum ;)
Teşekkürler..
Mısırlıları da, Sümerlileri de seviyorum.
Onlara dair bilgi ve paylaşımları da.. Eline sağlık ;))
Farkındalık hakkında söylediklerin de çok güzel ve doğru.
Bir bütün olarak etrafa açık olmak algıyı, algı da farkındalığı getirir.Duyu organlarımız, aklımız, yüreğimiz açık olduğunda etrafta olup biteni de bütün olarak algılayabilir ve yorumlayabiliriz...
Sevgiler :)
Pax Amarna
16.01.2023 - 09:22Günaydınnn Arkadaşlar :))
Güzel bir gün, güzel bir hafta dileğiyle..
Güneş bütün güzelliğiyle güne düşmüşken, bugün, etrafımızda olup bitenlere ne kadar duyarlıyız, ne kadar farkındayız? Bunu konuşalım isterim.
Bakmakla görmek, duymakla işitmek farklılığında ve farkındalıkta, biz neredeyiz mesela, bunu gözden geçirelim..
Paylaşımım olacak bununla ilgili..
Herkese kolaylıklar dilerim :))
güneşe aşık olan kardan adam
15.01.2023 - 10:30Güneşi, gülüşüne nasıl sığdırdın?
Ve sonra farkettim ki
15.01.2023 - 09:46Kırgın umutta
Keder tortusunda
Acıda, zehirde, pusuda
Yılma
Doğan günü bekle
Çünkü tutar bir erik ağacı sunar sana
Doğan gün
Van gölünden bir sabah
Bir kıvılcım, bir titreşim
Bir tutam akdeniz
Süphancı bir serinlik
Ve genç bir gerinme
Usulcacık saç hışırtıları
Bir dudaktan buğulanan sıcaklık
Tutar getirir
Doğan gün
Öpücük gibi konar gözlerinde bir melodi
Sevgilin gibi dokunur parmaklarına bir kedi
Ve kavga ve zulüm ve ateş
Hep birlikte örülen bir türkü
Güzel yapmak için, güzel olmak için
Çünkü hayat dönen, kıvrılan
Yanan bir ibrişimdir
Tutar getirir
Doğan gün
Kemal BURKAY
serbest kürsü
15.01.2023 - 09:19Günaydın :)
Geçmiş olsun Nihat Bey, tekrarı olmasın dilerim.
Artaç, ben de Özne gibi, zaman zaman aynı yanılgıya düşüyorum, karışıyor isimler :)) Ahmet İhsan Bey 'in (kendisi, böyle hitap edilsin istiyor!) kulakları çınlasın :))
Gülümsettiniz beni :))
İyi pazarlar..
Pax Amarna
14.01.2023 - 21:56Anlatmak istedikçe herşeyi, birden yitiriyorum
Bir kutupyıldızı, bir ben, bir dinmeyen ağrılarım
Yapayalnız kalıyorum birden güzelim
Ve müthiş ağlamak istiyorum..
Gecenin, kanatları kırık bir saati var,
Bilmem bilir misin?
Ölüm korkusu, alkol gibi yayılır damarlara
Sakın o saatte sokaklara çıkma
Denize bakma
Karanlığa
Yıldızlara bakma sakın
O saat
İşte güzelim, o saat
Ölüm, o ateşkuşu
Ölüm; o mavidüğüm
Deniz kızlarının türküsünü söyler
Ben yalnızım
Orkestrada kırık bir saz
Kanayarak koşan bir kurt
Yüreğim dağ başında unutulmuş
Vakur bir bayrak, yırtılırcasına
Bir kutup yıldızı, bir ben, bir dinmeyen ağrılarım
Çiftleşen kuşların, böceklerin, insanların yalnızlığı
Ve müthiş ağlamak istiyorum...
Hasan Hüseyin Korkmazgil
" Unutur muyuz? ASLA!
Güzelleşiriz YASla.."
Toplam 861 mesaj bulundu