Deniz Ercivan Adlı Üyenin Nedir Yazıları - An ...

  • uçurtmayı vurmasınlar

    29.01.2021 - 16:12

  • med cezir

    29.01.2021 - 15:42

    GEZEİTEN
    okunuşu gezayten

  • Sonra dedim ki

    29.01.2021 - 14:41

  • şu an ne dinliyorum

    29.01.2021 - 14:27

  • şu an ne dinliyorum

    29.01.2021 - 13:55

  • serbest kürsü

    29.01.2021 - 13:46

  • şu an ne dinliyorum

    29.01.2021 - 01:48

  • serbest kürsü

    29.01.2021 - 01:38

  • Sonra dedim ki

    29.01.2021 - 00:46

  • şu an ne dinliyorum

    29.01.2021 - 00:41

  • Sonra dedim ki

    28.01.2021 - 18:20

  • serbest kürsü

    28.01.2021 - 18:19

  • kuş

    28.01.2021 - 18:00

    bir kuş çiz yavrum
    gözyaşınla yüzüme...lay lay lay lom)

  • Sonra dedim ki

    28.01.2021 - 17:47

  • Sonra dedim ki

    28.01.2021 - 17:44

  • serbest kürsü

    28.01.2021 - 17:40

  • serbest kürsü

    28.01.2021 - 03:09

  • serbest kürsü

    28.01.2021 - 02:36

  • serbest kürsü

    28.01.2021 - 02:27

  • serbest kürsü

    28.01.2021 - 01:50

  • serbest kürsü

    28.01.2021 - 01:46

  • şu an ne dinliyorum

    28.01.2021 - 01:37

  • dilenci

    27.01.2021 - 18:09

    Dilenciler: Türkiye’de Yoksulluk ve Dilenme Kültürü
    Aslıcan KALFA TOPATEŞ
    İletişim Yayınları, İstanbul 2015, 319 s.
    Tanıtan: Talip DEMİR*

    Sosyo-kültürel bir gerçek olarak dilencilik olgusu, hemen hemen herkesin farkında olduğu ancak hakkında pek de fazla çalışma yapılmayan bir konudur. Kimi
    zaman dışlanan kimi zaman da bireylerin vicdan muhasebesi yapmasına olanak
    tanıyan dilenciler, günlük yaşamın akışı içerisinde herkes tarafından fark edilen
    ancak çoğu zaman “görülmeyen” kişilerdir. Böylesi hassas bir konuyu seçip araştırmaya girişmenin bile tek başına takdire şayan bir husus olduğunu belirtmemiz
    gerekir. Dahası başından sonuna kadar oldukça meşakkatli olduğu ve büyük bir
    çabanın neticesinde ortaya çıktığı anlaşılan bu çalışmanın sosyal bilim alanında
    hissedilen önemli bir boşluğu doldurduğunu da rahatlıkla söyleyebiliriz.
    Öte yandan her bilimsel çalışmanın bazı eksiklikleri bünyesinde barındırması da son derece doğaldır. Bu nedenle bir bilimsel çalışmanın ortaya konması ne
    kadar önemli ise, hakkında eleştiri yapılması da o denli önemlidir. Zira bilimsel
    çalışmalar her zaman “yapıcı eleştirilere” açık olmalı, yapılan eleştirilerin hem söz
    konusu çalışmaya hem de topyekûn bilimsel faaliyetlere olumlu yönde katkı sağlayacağı unutulmamalıdır. Bu husus göz önünde bulundurulduğunda, yukarıda
    adı geçen araştırmanın genel hatlarıyla kritik edilmesinin sosyal bilimler alanında
    yapılacak olan benzer çalışmalara olumlu yönde katkı sağlayacağını düşünüyoruz.
    Her şeyden önce bir bilimsel araştırmanın genel olarak iki yönünün olduğu
    söylenebilir: yöntem ve içerik. Söz konusu çalışmanın içerik açısından, gerek kavramsal ve kuramsal çerçeve gerekse de saha araştırmasından elde edilen veriler
    ekseninde, aşağıda belirtilecek olan husus dışında, oldukça başarılı olduğu söylenebilir. Ancak yöntem açısından bakıldığında, gerek araştırmanın kurgusu gerekse kullanılan kavramlar bakımından bariz hataların olduğu da göze çarpmaktadır.
    Bu noktada, yönteme dair tespit ettiğimiz hataları maddeler hâlinde sıralamak
    istiyoruz.
    1- Sosyal bilimlerde saha araştırmaları nicel ve nitel olmak üzere iki farklı
    türde yapılabilmektedir. Söz konusu çalışmanın ise nitel bir çalışma olduğu ve bu
    bağlamda 26’sı aktif dilenci olmakla beraber 46 kişiden oluşan bir örneklem grubu
    üzerinde çalışıldığı (sayfa 114) belirtilmektedir. Ancak örneklem alma işlemi, nicel araştırmalarda uygulanan bir tekniktir ve seçilen örneklemin evreni temsil et-
    * Arş. Gör., Şırnak Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Din Sosyolojisi A. B. D.
    [email protected]
    238

    Şırnak Üniversitesi
    İlahiyat Fakültesi
    Dergisi
    tiği varsayılır. Nitel çalışmalarda ise örneklem yerine “çalışma grubu” oluşturulur.
    Kaldı ki nitel çalışmalarda oluşturulan çalışma gruplarından elde edilen verilerin
    çalışma evrenini temsil ettiği de varsayıl(a)maz.
    2- Benzer şekilde araştırmacı, “Yoksulluğun çeşitli yoksunluklar ve dezavantaj
    sarmalıyla etkileşerek günümüzün dilenme kültürünü yarattığı ve bu kültürün bir
    dönüşebilme potansiyeli içerdiğini” bir hipotez (?) olarak ortaya koyuyor ve devamında “alan araştırması kapsamında bu hipotezin doğrulanmaya çalışılacağını”
    (sayfa 113) belirtiyor. Ancak hipotez kurma işlemi, nicel araştırmaların karakteristik bir özelliği olup “belirli bir teorik çerçeveye istinaden doğruluğu sınanmak
    üzere ortaya atılan” bir önermedir. Dolayısıyla nitel araştırmalarda her hangi bir
    iddianın doğrulanması ya da yanlışlanması söz konusu olmadığından hipotez de
    geliştiril(e)mez. Bunun yerine “araştırma soruları” oluşturulur. Her ne kadar dört
    temel araştırma sorusunun yanıtlanmaya çalışıldığı ileriki sayfalarda (sayfa 287-
    290) belirtilse de yöntemsel açıdan karmaşık bir durumun var olduğu söylenebilir.
    Kaldı ki araştırma soruları genellikle sonuç bölümünde değil de yöntem başlığı
    altında ortaya konulmaktadır.
    3- Yukarıda belirttiğimiz hatanın bir benzerine araştırmanın bir başka yerinde
    tekrar rastlanmaktadır: “Tarih boyunca dilencilik ile yoksulluk ilişkili olmuştur ve
    bu ilişkisellik sonucu dilencilik bir kültür hâline gelmiştir. Bu araştırmanın amacı
    bu kültürün yapısını çözümlemek ve bunun dönüşebilirliği savını alan araştırması
    vasıtasıyla ispatlamaktır” (sayfa 286). ‘İspat’ kavramının sosyal bilimler için uygun
    olup olmadığı bile hâlen tartışılıyorken, nitel bir çalışmada böylesi bir iddianın
    oldukça eğreti durduğunu söyleyebiliriz. Anlaşılan o ki araştırmacının zihni, yöntem konusunda yeterince berrak değildir. Dolayısıyla bu araştırma, nicel çalışma
    niyetiyle başlayıp nitel tekniklerin uygulandığı, en sonunda da nicel yönteme özgü
    çıkarsamaların yapıldığı bir çalışma izlenimi vermektedir. Bu noktada araştırmacı,
    kendi çalışmasında nicel ve nitel teknikleri bir arada kullanarak ‘karma’ bir yöntemi benimsediğini savunabilir. Bu tür çalışma denemelerinin olduğu doğrudur,
    ancak bugün genel kabul gören anlayışa göre bu iki tür araştırma yöntemi gerek
    ontolojik gerekse epistemolojik yönden neredeyse taban tabana zıttır. Bu nedenle
    sosyal bilimlerde bu tür karma yöntemlere pek sıcak yaklaşılmadığı söylenebilir.
    Yöntemle ilgili yukarıda ifade edilen hususların yanı sıra içerikle ilgili bir hususu da dile getirmemiz gerekmektedir: Dilencilik, ortaya çıkışı itibariyle çeşitli
    toplumsal faktörlerden (yoksulluk, işsizlik, eğitimsizlik, ailevi sorunlar vs.) kaynaklanıyor olsa da, bu faaliyetin “sürüp gittiği mecra dinîdir”. Bir başka deyişle dilenciler, yapmış oldukları işi dini söylemler vasıtasıyla icra etmektedirler. Örneğin
    dilenirken, genellikle, “Allah rızası için” ya da “Allah sizi sevdiklerinize bağışlasın”
    gibi dinî ifadeler kullanırlar. Dolayısıyla konu, din sosyolojisi ve din psikolojisiyle
    (dinî duyguların istismar edilmesi bağlamında) doğrudan irtibatlı olmasına rağ-
    239
    Şırnak Üniversitesi
    İlahiyat Fakültesi
    Dergisi
    men çalışmada konunun dinî muhtevası oldukça cılız kalmıştır. Zira ‘Dilenmenin
    dinsel temelleri’ adı altında açılan başlık birkaç sayfayı geçmemektedir (sayfa 51-
    55). Söz konusu bu sayfalar arasında da yazar, ilahî dinlerin dilencilik olgusuna
    nasıl yaklaştığını özetlemeye çalışarak ayrıntılara girmemeye özen göstermiştir.
    Örneğin, İslam’da yardımı hak eden yoksullara yardım etmeyenlerin cezalandırılacağına dair hadislerin olduğundan (sayfa 52) bahsedilirken bu hadislerin hangileri olduğu, güvenilir olup olmadıkları en azından bir dipnot olarak verilseydi çok
    daha isabetli olurdu.
    Sonuç olarak araştırmacı, olayın dini muhtevasına pek girmek istememiş (en
    iyi ihtimalle kendi alanı olmadığı için) ve seküler bir yaklaşımla konuyu izah etmeye çalışmıştır. Din sosyologlarından (ya da genel olarak din bilimlerinden) gelebilecek muhtemel eleştirilere maruz kalmamak adına konunun dinsel boyutuna
    birkaç sayfa ayırarak tabiri caizse bir ‘sus payı’ vererek araştırmayı noktalamıştır.
    Ancak söz konusu araştırmanın, konuyla ilgilenenler tarafından okunması gereken bir çalışma olduğunu da belirtmemiz gerekmektedir.

  • şu an ne dinliyorum

    27.01.2021 - 17:22

Toplam 2805 mesaj bulundu