Fire Vermeden Uzat Gülünü*
bir gül uzat sen benim incinmiş yerlerime
alevlerden ve hançerden geçirip
bir gül uzat
sevincimden çalayım kendimi yerden yere
---
pusatım yok, günüm merhem istiyor
korunaksız kaldım ben bu ...
Fire Vermeden Uzat Gülünü*
bir gül uzat sen benim incinmiş yerlerime
alevlerden ve hançerden geçirip
bir gül uzat
sevincimden çalayım kendimi yerden yere
---
pusatım yok, günüm merhem istiyor
korunaksız kaldım ben bu ...
© Copyright Antoloji.Com 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Antoloji.Com'a aittir. Sitemizde yer alan şiirlerin telif hakları şairlerin kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Şu anda buradasınız:Deniz Ercivan Nedire Yazılan Yorumlar Sayfası
24 Şubat 2025 Pazartesi - 04:06:56
uçurtmayı vurmasınlar
29.01.2021 - 16:12med cezir
29.01.2021 - 15:42GEZEİTEN
okunuşu gezayten
Sonra dedim ki
29.01.2021 - 14:41şu an ne dinliyorum
29.01.2021 - 14:27şu an ne dinliyorum
29.01.2021 - 13:55serbest kürsü
29.01.2021 - 13:46şu an ne dinliyorum
29.01.2021 - 01:48serbest kürsü
29.01.2021 - 01:38Sonra dedim ki
29.01.2021 - 00:46şu an ne dinliyorum
29.01.2021 - 00:41Sonra dedim ki
28.01.2021 - 18:20serbest kürsü
28.01.2021 - 18:19kuş
28.01.2021 - 18:00bir kuş çiz yavrum
gözyaşınla yüzüme...lay lay lay lom)
Sonra dedim ki
28.01.2021 - 17:47Sonra dedim ki
28.01.2021 - 17:44serbest kürsü
28.01.2021 - 17:40serbest kürsü
28.01.2021 - 03:09serbest kürsü
28.01.2021 - 02:36serbest kürsü
28.01.2021 - 02:27serbest kürsü
28.01.2021 - 01:50serbest kürsü
28.01.2021 - 01:46şu an ne dinliyorum
28.01.2021 - 01:37dilenci
27.01.2021 - 18:09Dilenciler: Türkiye’de Yoksulluk ve Dilenme Kültürü
Aslıcan KALFA TOPATEŞ
İletişim Yayınları, İstanbul 2015, 319 s.
Tanıtan: Talip DEMİR*
Sosyo-kültürel bir gerçek olarak dilencilik olgusu, hemen hemen herkesin farkında olduğu ancak hakkında pek de fazla çalışma yapılmayan bir konudur. Kimi
zaman dışlanan kimi zaman da bireylerin vicdan muhasebesi yapmasına olanak
tanıyan dilenciler, günlük yaşamın akışı içerisinde herkes tarafından fark edilen
ancak çoğu zaman “görülmeyen” kişilerdir. Böylesi hassas bir konuyu seçip araştırmaya girişmenin bile tek başına takdire şayan bir husus olduğunu belirtmemiz
gerekir. Dahası başından sonuna kadar oldukça meşakkatli olduğu ve büyük bir
çabanın neticesinde ortaya çıktığı anlaşılan bu çalışmanın sosyal bilim alanında
hissedilen önemli bir boşluğu doldurduğunu da rahatlıkla söyleyebiliriz.
Öte yandan her bilimsel çalışmanın bazı eksiklikleri bünyesinde barındırması da son derece doğaldır. Bu nedenle bir bilimsel çalışmanın ortaya konması ne
kadar önemli ise, hakkında eleştiri yapılması da o denli önemlidir. Zira bilimsel
çalışmalar her zaman “yapıcı eleştirilere” açık olmalı, yapılan eleştirilerin hem söz
konusu çalışmaya hem de topyekûn bilimsel faaliyetlere olumlu yönde katkı sağlayacağı unutulmamalıdır. Bu husus göz önünde bulundurulduğunda, yukarıda
adı geçen araştırmanın genel hatlarıyla kritik edilmesinin sosyal bilimler alanında
yapılacak olan benzer çalışmalara olumlu yönde katkı sağlayacağını düşünüyoruz.
Her şeyden önce bir bilimsel araştırmanın genel olarak iki yönünün olduğu
söylenebilir: yöntem ve içerik. Söz konusu çalışmanın içerik açısından, gerek kavramsal ve kuramsal çerçeve gerekse de saha araştırmasından elde edilen veriler
ekseninde, aşağıda belirtilecek olan husus dışında, oldukça başarılı olduğu söylenebilir. Ancak yöntem açısından bakıldığında, gerek araştırmanın kurgusu gerekse kullanılan kavramlar bakımından bariz hataların olduğu da göze çarpmaktadır.
Bu noktada, yönteme dair tespit ettiğimiz hataları maddeler hâlinde sıralamak
istiyoruz.
1- Sosyal bilimlerde saha araştırmaları nicel ve nitel olmak üzere iki farklı
türde yapılabilmektedir. Söz konusu çalışmanın ise nitel bir çalışma olduğu ve bu
bağlamda 26’sı aktif dilenci olmakla beraber 46 kişiden oluşan bir örneklem grubu
üzerinde çalışıldığı (sayfa 114) belirtilmektedir. Ancak örneklem alma işlemi, nicel araştırmalarda uygulanan bir tekniktir ve seçilen örneklemin evreni temsil et-
* Arş. Gör., Şırnak Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Din Sosyolojisi A. B. D.
[email protected]
238
Şırnak Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi
Dergisi
tiği varsayılır. Nitel çalışmalarda ise örneklem yerine “çalışma grubu” oluşturulur.
Kaldı ki nitel çalışmalarda oluşturulan çalışma gruplarından elde edilen verilerin
çalışma evrenini temsil ettiği de varsayıl(a)maz.
2- Benzer şekilde araştırmacı, “Yoksulluğun çeşitli yoksunluklar ve dezavantaj
sarmalıyla etkileşerek günümüzün dilenme kültürünü yarattığı ve bu kültürün bir
dönüşebilme potansiyeli içerdiğini” bir hipotez (?) olarak ortaya koyuyor ve devamında “alan araştırması kapsamında bu hipotezin doğrulanmaya çalışılacağını”
(sayfa 113) belirtiyor. Ancak hipotez kurma işlemi, nicel araştırmaların karakteristik bir özelliği olup “belirli bir teorik çerçeveye istinaden doğruluğu sınanmak
üzere ortaya atılan” bir önermedir. Dolayısıyla nitel araştırmalarda her hangi bir
iddianın doğrulanması ya da yanlışlanması söz konusu olmadığından hipotez de
geliştiril(e)mez. Bunun yerine “araştırma soruları” oluşturulur. Her ne kadar dört
temel araştırma sorusunun yanıtlanmaya çalışıldığı ileriki sayfalarda (sayfa 287-
290) belirtilse de yöntemsel açıdan karmaşık bir durumun var olduğu söylenebilir.
Kaldı ki araştırma soruları genellikle sonuç bölümünde değil de yöntem başlığı
altında ortaya konulmaktadır.
3- Yukarıda belirttiğimiz hatanın bir benzerine araştırmanın bir başka yerinde
tekrar rastlanmaktadır: “Tarih boyunca dilencilik ile yoksulluk ilişkili olmuştur ve
bu ilişkisellik sonucu dilencilik bir kültür hâline gelmiştir. Bu araştırmanın amacı
bu kültürün yapısını çözümlemek ve bunun dönüşebilirliği savını alan araştırması
vasıtasıyla ispatlamaktır” (sayfa 286). ‘İspat’ kavramının sosyal bilimler için uygun
olup olmadığı bile hâlen tartışılıyorken, nitel bir çalışmada böylesi bir iddianın
oldukça eğreti durduğunu söyleyebiliriz. Anlaşılan o ki araştırmacının zihni, yöntem konusunda yeterince berrak değildir. Dolayısıyla bu araştırma, nicel çalışma
niyetiyle başlayıp nitel tekniklerin uygulandığı, en sonunda da nicel yönteme özgü
çıkarsamaların yapıldığı bir çalışma izlenimi vermektedir. Bu noktada araştırmacı,
kendi çalışmasında nicel ve nitel teknikleri bir arada kullanarak ‘karma’ bir yöntemi benimsediğini savunabilir. Bu tür çalışma denemelerinin olduğu doğrudur,
ancak bugün genel kabul gören anlayışa göre bu iki tür araştırma yöntemi gerek
ontolojik gerekse epistemolojik yönden neredeyse taban tabana zıttır. Bu nedenle
sosyal bilimlerde bu tür karma yöntemlere pek sıcak yaklaşılmadığı söylenebilir.
Yöntemle ilgili yukarıda ifade edilen hususların yanı sıra içerikle ilgili bir hususu da dile getirmemiz gerekmektedir: Dilencilik, ortaya çıkışı itibariyle çeşitli
toplumsal faktörlerden (yoksulluk, işsizlik, eğitimsizlik, ailevi sorunlar vs.) kaynaklanıyor olsa da, bu faaliyetin “sürüp gittiği mecra dinîdir”. Bir başka deyişle dilenciler, yapmış oldukları işi dini söylemler vasıtasıyla icra etmektedirler. Örneğin
dilenirken, genellikle, “Allah rızası için” ya da “Allah sizi sevdiklerinize bağışlasın”
gibi dinî ifadeler kullanırlar. Dolayısıyla konu, din sosyolojisi ve din psikolojisiyle
(dinî duyguların istismar edilmesi bağlamında) doğrudan irtibatlı olmasına rağ-
239
Şırnak Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi
Dergisi
men çalışmada konunun dinî muhtevası oldukça cılız kalmıştır. Zira ‘Dilenmenin
dinsel temelleri’ adı altında açılan başlık birkaç sayfayı geçmemektedir (sayfa 51-
55). Söz konusu bu sayfalar arasında da yazar, ilahî dinlerin dilencilik olgusuna
nasıl yaklaştığını özetlemeye çalışarak ayrıntılara girmemeye özen göstermiştir.
Örneğin, İslam’da yardımı hak eden yoksullara yardım etmeyenlerin cezalandırılacağına dair hadislerin olduğundan (sayfa 52) bahsedilirken bu hadislerin hangileri olduğu, güvenilir olup olmadıkları en azından bir dipnot olarak verilseydi çok
daha isabetli olurdu.
Sonuç olarak araştırmacı, olayın dini muhtevasına pek girmek istememiş (en
iyi ihtimalle kendi alanı olmadığı için) ve seküler bir yaklaşımla konuyu izah etmeye çalışmıştır. Din sosyologlarından (ya da genel olarak din bilimlerinden) gelebilecek muhtemel eleştirilere maruz kalmamak adına konunun dinsel boyutuna
birkaç sayfa ayırarak tabiri caizse bir ‘sus payı’ vererek araştırmayı noktalamıştır.
Ancak söz konusu araştırmanın, konuyla ilgilenenler tarafından okunması gereken bir çalışma olduğunu da belirtmemiz gerekmektedir.
şu an ne dinliyorum
27.01.2021 - 17:22Toplam 2805 mesaj bulundu