Amed Ruha Adlı Üyenin Nedir Yazıları - Antolo ...

  • serbest kürsü

    06.08.2016 - 21:02

    Sanırım öğrenciler hafta sonu tatilini kullanıyor 😊

  • Sonra dedim ki

    06.08.2016 - 20:53

    Evet öylede diyebiliriz...

  • duvar yazıları

    06.08.2016 - 20:35

    Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem;
    Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
    Biri ecdadıma saldırdımı,hatta boğarım! ...
    -Boğamazsın ki!
    -Hiçolmazsa yanımdan kovarım.
    Üçbuçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam;
    Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam.
    Doğduğumdan beridir, aşığım istiklale;
    Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale!
    Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum
    Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!
    Kanayan bir yara gördümmü yanar ta ciğerim,
    Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
    Adam aldırmada geç git, diyemem aldırırım.
    Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!
    Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu...
    İrticanın şu sizin lehçede ma'nası bu mu?
    Mehmet Akif Ersoy

  • şu an ne dinliyorum

    06.08.2016 - 19:21

    Ahmet Aslan... minnet eylemem

  • Birine Seslenin

    06.08.2016 - 19:20

    Umut var demek 😊

  • duvar yazıları

    06.08.2016 - 11:32

    Olmasın o ta içten
    Gülen gözlerde yaş
    Bir gün gelip ayrılsak da
    Seninle arkadaş

    Bir kıvılcım düşer önce
    Büyür yavaş yavaş
    Bir bakarsın volkan olmuş
    Yanmışsın arkadaş

    Dolduramaz boşluğunu
    Ne ana ne kardaş
    Bu en güzel bu en sıcak
    Duygudur arkadaş

    Ortak olmak her sevince
    Her derde kedere
    Ve yürümek ömür boyu
    Beraberce el ele

    Olmayacak o ta içten
    Gülen gözlerde yaş
    Bir gun gelir ayrılsak da
    Seninle arkadaş

  • serbest kürsü

    06.08.2016 - 10:42

    Günaydın. ....

  • şu an ne dinliyorum

    05.08.2016 - 10:18

    İlkay Akkaya.....Amed benim şehrim

  • duvar yazıları

    05.08.2016 - 09:59

    Seni dağladılar, değil mi kalbim,
    Her yanın, içi su dolu kabarcık.
    Bulunmaz bu halden anlar bir ilim;
    Akıl yırtık çuval, sökük dağarcık.

    Sensin gökten gelen oklara hedef;
    Oyası ateşle işlenen gergef.
    Çekme üç beş günlük dünyaya esef!
    Dayan kalbim üç beş nefes kadarcık!

  • Sonra dedim ki

    05.08.2016 - 09:56

    Desem ki vakitlerden bir Nisan akşamıdır,
    Rüzgârların en ferahlatıcısı senden esiyor,
    Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini,
    Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim,
    Senden kopardım çiçeklerin en solmazını,
    Toprakların en bereketlisini sende sürdüm,
    Sende tattım yemişlerin cümlesini.

    Desem ki sen benim için,
    Hava kadar lazım,
    Ekmek kadar mübarek,
    Su gibi aziz bir şeysin;
    Nimettensin, nimettensin!
    Desem ki...
    İnan bana sevgilim inan,
    Evimde şenliksin, bahçemde bahar;
    Ve soframda en eski şarap.
    Ben sende yaşıyorum,
    Sen bende hüküm sürmektesin.
    Bırak ben söyleyeyim güzelliğini,
    Rüzgârlarla, nehirlerle, kuşlarla beraber.
    Günlerden sonra bir gün,
    Şayet sesimi farkedemezsen,
    Rüzgârların, nehirlerin, kuşların sesinden,
    Bil ki ölmüşüm.
    Fakat yine üzülme, müsterih ol;
    Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini,
    Ve neden sonra
    Tekrar duyduğun gün sesimi gökkubbede,
    Hatırla ki mahşer günüdür
    Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum.

  • serbest kürsü

    05.08.2016 - 09:51

    Anlamak

    Yaşım ilerledikçe daha çok anlıyorum
    Ne büyük nimet olduğunu ah ey güzel gün
    Boş yere üzülmekte mana yok anlıyorum
    Kadrini bilmek lazım artık her açan gülün
    Şükretmek türküsüne daldaki her bülbülün
    Yanmak da olsa artık aşk ile yaşıyorum

  • serbest kürsü

    02.08.2016 - 12:54

    Bu gece hep yanımdaydın benim
    Işık oldun karanlık geceme
    Hayalin canlandı gözlerimde
    Bu gece seni ölesiye özledim
    O an vakit dursun istedim
    Her kapı çalışında gelmeni diledim
    Duvarlarla konuştum sen diye yine
    Bu gece seni ölesiye özledim


    Sessizlik ve sensizlik var bu odanın içinde
    Dışarıda uğultulu bir ayaz var sevgilim
    Gelmeni istedim dışarıdaki yağmurla birlikte
    Bu gece seni ölesiye özledim
    Dün gece sensiz geçti yine
    Umutlarım tükendi gözyaşlarımla birlikte
    Sel gibi akıp geçtin gönlümden
    Dün gece seni ölesiye özledim

  • serbest kürsü

    01.08.2016 - 21:52

    🙋 🙋 🙋 🙋 🙋

  • serbest kürsü

    01.08.2016 - 20:18

    Ne yani bize armağan yokmu😂

  • serbest kürsü

    30.07.2016 - 00:54

    Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
    Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
    Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
    Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği

    İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
    Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
    Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
    Kopmaz kökler salmaktır oraya

    Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
    Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
    Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
    Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin

    İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
    Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına

    İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
    Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına

    Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
    Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
    Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
    Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın

    Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
    Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
    Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
    Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı

    Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
    Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara,göğe,bütün evrene karışırcasına
    Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
    Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana

  • Sonra dedi ki

    30.07.2016 - 00:51

    Her bozuk saat bile günde iki kez doğruyu gösterir 😁

  • Şu an ne yapıyorsun

    30.07.2016 - 00:41

    Burası internet ortamı değilmi 😂

  • şu an ne dinliyorum

    29.07.2016 - 14:00

    Ferhat Tunç - bugün değil yarın gibi bir şeysin

  • serbest kürsü

    28.07.2016 - 14:03

    Desene bu şairlerin hali yamandir😀

  • serbest kürsü

    28.07.2016 - 12:20

    Evet gerçekten bu zamanda zor bulunan imkansız gibi bir şey 😂

  • serbest kürsü

    28.07.2016 - 10:59

    Aşk, görme engelli bir coşku, görmezlikten kaynaklanan bir bağdır. Oysa sevgi, bilinçlice bir bağ; apaçık, duru bir görmenin sonucudur. Aşk genellikle içgüdüden su içer, içgüdüden kaynaklanmayan başka bütün olgular değersizdir.
    Oysa sevgi ruhun içinden doğar, bir ruhun yükselebileceği bütün yerlere, sevgi de onunla birlikte doruğa tırmanır. Aşk, gönüllerin genelinde benzer biçimler ve renklerde gözlenmekte olup, ortak nitelik, durum ve görünümler taşır. Oysa sevgi her ruhta kendine özgü bir albeni taşır. Ruhun kendisinden rengini alır. Ruhlar da içgüdülerin tersine kendilerine özgü ayrı ayrı renk, tırmanış, boyut, tat ve kokular taşıdığından; ruhların sayısınca sevgiler olduğu söylenebilir.

    Aşk, kimlikle ilişkisiz değildir. dönemlerin ve yılların ilerleyişinden etkilenir. Oysa sevgi; yaş, zaman ve kişiliğin ötesinde yaşar. Onun yüksek yuvasına günün, çağın eli yetişmez. Oysa sevgi, ruhun içine öyle bir dalgınlıkla dalar; ruhun güzelliklerine öyle tutulup kendinden geçer; somut güzellikleri bambaşka bir biçimde görür. Aşk; tufan, dalga, coşku niteliklidir.

    Oysa sevgi durgun, dayanıklı, ağırbaşlı, arılıkla dolup taşar bir durumdadır. Aşk, uzaklık ve yakınlığa göre değişir. Uzaklık uzun sürecek olursa azalır. İlişki sürecek olursa değerini yitirir. Ancak korku, umut, sarsıntı ve acı çekmenin yanı sıra 'görüşüm-uzaklaşım'la diri, güçlü olarak kalabilir. oysa sevgi bu durumları bilmez. Dünyası başka bir dünyadır. Aşk, bir yönlü bir coşkudur.

    sevgilinin kim olduğunu düşünmez. 'Öznel bir özcoşu'dur. İşte bu yüzden hep yanlışlık yapar. Seçimle hızla sürçer. Ya da hep bir yönlü kalır. Yine de yer yer benzeşmeyen iki yabancının arasında bir aşk kıvılcımlanır, olay karanlıklar içinde geçip birbirlerini görmedikleri için ancak bu yıldırımın düşüşünden sonra onun ışığında birbirlerini görebilirler.

    Oysa sevgi aydınlıkta kök salar. ışığın gölgesinde yeşerir; büyür. İşte bu yüzen hep tanışıklıktan sonra ortaya çıkar. Aşk, çılgınlıktır. Çılgınlık ise 'anlayış' ile 'düşünüş'ün bozulmuşluk ve yıpranmışlığından başka bir şey değildir. Oysa sevgi tırmanışının doruğunda, beyin ötesini aşar, anlamayı ve düşünmeyi de yerden çekip, doğuşun yüksek doruğuna götürür. Aşk, sevgilide içinin çektiği güzellikleri yaratır. Oysa sevgi, içinin çektiği güzellikleri sevgilide görür, bulur.

    Aşk, büyük güçlü bir kandırmacadır. Oysa sevgi; sonsuz, salt, dosdoğru, içten bir doğruluktur. Aşk, denizin içinde boğulmaktır. Oysa sevgi, denizin içinde yüzmektir. Aşk, görme duyumunu alır, oysa sevgi, verir. Aşk, kabadır, şiddetlidir. bununla birlikte dayanıksız, güvensizdir. Oysa sevgi, tatlıdır, yumuşaktır. Bunun yanı sıra dayanıklı, güven içindedir.

    Aşk hep kuşkuyla bulunur. Oysa sevgi, baştan başa kesin inançlıdır. Kuşkuya yer vermez. aşktan içtikçe kanarız, sevgiden içtikçe susarız. aşk korundukça eskir. Oysa sevgi yenilenir. Aşk, sevenin içinde varolan bir güçtür. Kendisini sevgiliye çeker. Oysa sevgi sevilende varolan bir albenidir. Seveni sevilene götürür. Aşk, sevgiliye egemenliktir. Oysa sevgi, sevilende yok olma susuzluğudur. Aşk, onun baskısı altında kalabilmek için sevgiliyi belirsiz, kimliksiz olarak ister.

    Aşk, kişinin bencilliği ile alım-satımsal, hayvansal ruhun bir çekiciliğidir. Kendisi kendi kötülüğünün bilincinde olduğu için de onu bir başkasında görünce ondan nefret eder, ona kin besler. Oysa sevgi, sevileni sevgili, değerli olarak ister. Bütün gönüllerin de kendisinin sevdiği için beslediğini, beslemelerini diler. Sevgi, kişinin Tanrısal ruhu ve Ahurasal doğasının bir çekiciliğidir. Kendisi kendi doğaötesi kutsallığını görebildiği için onu bir başkasında görünce onu da sever.

    Kendisine tanış, yakın bulur. Aşkta, rakip sevilmez. Oysa sevgide, 'Köyünün tutkunlarını kendi özleri gibi severler.' Kıskançlık aşkın özelliğidir. aşk, sevgiliyi kendi lokması olarak görür. Bir başkası onun elinden kapmasın diye hep acılar içinde kıvranır durur. kapması durumunda ise ikisine de düşmanlık beslemeye başlar. Sevgiliden nefret edilir. Sevgi ise inançtır. inanç ise salt bir ruhtur. Sınırsız bir sonsuzluktur. Bu gezegenin türlerinden değildir.

    Aşk, doğanın kementidir. doğadan almış olduklarını kendi elleriyle geri verip; ölümün aldıklarını aşkın oyunlarıyla ellerinden bıraksınlar diye başkaldıranları yakalar. Oysa sevgi, kişinin doğanın gözlerinden uzak, kendi yarattığı, kendi ulaştığı, kendi 'seçtiği', bir aştır. Aşk, içgüdünün tuzağında tutsak olmaktır. Oysa sevgi, isteklerin baskısından kurtulmaktır. Aşk, bedenin görevlisidir.

    Oysa sevgi, ruhun elçisidir. Aşk, kişinin yaşama dalıp güncel yaşamla oyalanmasına yönelik büyük, aşırı bir 'bilinçsizlendirim'dir. Oysa sevgi, yabancılıktan dolayı yabansızlıktan doğma, kişinin bu pis, gereksiz yabancı pazar içerisindeki, korkunç özbilincidir. Aşk, tat aramaktır. oysa sevgi, sığınak aramaktır. aşk, aç bir düşkünün yemek yiyişidir. Oysa sevgi, 'yabancı bir ülkede dildaş bulmaktır. şkın yer değiştirdiği olur. soğuduğu olur. Yaktığı olur. Oysa sevgi; yerinden, sevdiğinin yanından kalkmaz. soğumaz, kızgın değil; yakmaz, yakıcı değil.

    Aşk, kendinden yanadır. bencildir, kendisi için ister. Kıskançtır. sevgiliye tapar, onu kendi için över. Oysa sevgi, sevilenden yanadır. Sevgili için ister. Kendini sevdiği kişi için ister. Onu onun için sever. Kendisi ortada değildir

  • Şu an ne yapıyorsun

    25.07.2016 - 22:24

    Şuan tamda ordayım.....

  • alıntı kitap cümleleri

    25.07.2016 - 09:22

    Hata yaptığını kabul etmek hatanın bittiği anlamina gelir.....Hatasız kul olmaz” derler. Hiç kimse bilerek hata yapmaz. Ancak insan yaratılışı itibariyle her an hata yapabilecek bir varlıktır. Onun içindir ki “Beşer, şaşar” sözü atasözü olarak kayda geçmiştir. Hatalar üç çeşittir:

    Birinci çeşit hatalar, eften püften ortaya çıkan, herkesin her zaman yapabileceği, daha çok dikkatsizlikten ve unutkanlıktan kaynaklanan hatalardır. Sen hece dersin o gece anlar, sen saat kaç dersin o radyoyu aç anlar. Bazısı çorabının birini giymemiş şekilde iş yerine gider. Bazısı fermuarını açık unutarak dolaşır. Kimisi en yakın arkadaşının adını bile bir an unutur. Kimisi bir şey almak için girdiği odaya, alacağı şeyi unuttuğu için, bir şey almadan çıkar. Bu hatalar güzel bir arabanın boyasının çizilmesi gibi olumsuzluklardır. Fakat böyle dahi olsa insanı üzer.

    İkinci çeşit hatalar, çok ciddi hatalardır. Her insanın başından geçmeyen, ancak bazı insanların başından geçebilen hatalardır. Her insanın başından geçse bile bütün ömründe ancak bir veya iki defa geçebilecek hatalardır. Mesela bir insanın ölümü düşünmesi ve intihara kalkışması böyle bir hatadır. Çalıştığı bankayı soyarak kaçan memurun hatası da böyle bir hatadır. Sinirine hâkim olamayıp elinden ciddi bir kaza, bela çıkması da böyle bir hatadır. Bu hatalar güzel bir arabayla kaza yapıp ölümden dönmek gibi olumsuzluklardır. Bir ömür boyu insanı etkiler ve üzer. Fakat bu hatanın tehlikesi ve izleri en çok kişinin kendisini ilgilendirir.

    Üçüncü çeşit hatalar, sürekli devam eden hatalardır. Hata yapan kişinin bu hataları doğru zannedip sürekli yapması durumudur. Toplumdaki bir nevi ruh hastası olanlar, hususiyet taşıyanlar, kendine has özel karakteri olanlar veya özel bir tip örneği taşıyanlar bu hataları işleyen kişilerdir. Bu türlü kişiler sadece hataları sürekli işlemekle kalmaz, aynı zamanda yakınlarının ve dostlarının da bu hataları işlemesini isterler. Kendi yanlışlarının çevresi tarafından doğru olarak algılanmasını isterler. Bunu kabul etmeyenleri dostluklarından atarlar ve onlarla ilişkilerini tamamen keserler. Hiç kimsenin kendi yanlışlarını göstermesine izin vermezler ve böyle bir şeye razı olamazlar. Kendi yanlışlarına doğru diyip yağcılık yapan dostlarına, kayıtsız şartsız güvenirler. Eğer bu kişiler idareci iseler hep yağcı ve çıkarcı kişilerle çalışırlar. O türlü kişilerden zevk alırlar. Önce diktatör olurlarsa da sonra da yalnız kalırlar. Bu hatalar, hep tek şeritli yola alışmış insanın karşıdan gelen taşıtlara: “Yanlış istikamette seyrediyorlar” demesi gibi bir şeydir.

    Gece vakti karşıdan gelen iki ışıklı taksiyi, yaklaşan iki motosiklet sanan ve arasından geçmek isteyen bir motosiklet binicisinin durumu gibi bir şeydir. Veya: “Ben arabanın solunda oturduğum halde niçin yolun sağından gidecekmişim? ”diyerek hep yolun solundan giden şoför gibi bir şeydir. Veyahut da otobandaki seyir hızını, otopark yerlerini kendi âleminde kendi doğrularına göre ayarlayan sürücü gibidir. Bu türlü sürücülerin hataları bütün toplumu ilgilendirir. Onların yanlışları bir defa değil bütün zamanlarda toplumun tümü için büyük bir tehlikedir. Bunlarla uğraşmak zordur. Bunlar toplumun başının belasıdırlar. Bunların hemen bir psikolojik tedaviye ihtiyaçları vardır. Belki de bir ömür boyu ihtiyaçları vardır

  • Birine Seslenin

    24.07.2016 - 21:02

    İnsan duygularını kontrol ettiği sürece düşünen bir hayvan gibidir. Duygular kontrolden çıkınca bildiğimiz hayvan olur....

Toplam 269 mesaj bulundu