Gazze’de bir kız çocuğu,
Elinde, kana bulanmış bez bebek…
Annesinin cesedini arıyor,imekleyerek.
Bulutlardan ateş yağıyor, taş oturmuş evlerin kalbine.
Toprak, acz ile ağlıyor, kadınların makus kaderine.
İstanbul ağlıyor
Her bir damladan kan sızıyor
Sokaklar sırılsıklam
Akşamlar sarmaş dolaş
Bir sır var sularında
Maviler berduş
Yakılan bayrak,kırılan kalem,anaların bedduası
Gözyaşından siper kazanlardan utandık
Habur'da namusunu eşkiyaya bırakıp,
Mecliste nutuk atan tutilerden utandık.
Devran başımızda dönerken,
Ak alnımızdaki kara yazıya gülümseriz,
Nice okyanuslar geçmişim yüzme bilmeyerek de
kendi göletimde,
kendi zevrakımın içinde boğmuşum umudu,
kendi ellerimle...
Sulh için atılan imzadır,
Şehrini ateşe verdim bugün
Türküler provokatörlük yapıyor
En sivri köşe yazılarını kopyalayıp
Fişlenmek pahasına yapıştırdım duvarıma
Yine de gözlerim seni arıyor
Olur olmaz her şeye ağlıyorum
İki eşik arasındayım.
Sesinin sarhoşluğunda,
Arsız bir aşka teslim,
Yüreğin nasırlı avcunda,
Adıma düşman dillerdeyim.
Dokunan sen misin yalnızlığıma?
Bu şehirden gidiyorum..
Bir nefeslik zaman kaldı
Bir güz yangınında düştüğüm yollarından
Yine bir güz yağmurunda
Yorgun adımlarla gidiyorum uzağa…
En eski mabedim
Eylül diyorlar adına
Bense yalnızlık....
Nasibime düşen,dört duvar arası karanlık
Gözlerime çöl kumları doluyor
Saçlarım tutam tutam dökülüyor
Vitamin eksikliği diyor doktorlar
Mıhlanır beynime akreple yelkovan
Gecenin en karanlık saati sensin
Zülali yaktım gönül boşluğuna
Şimdi kapat gözlerini gözlerime
Birlikte çıkalım bu gecenin kuşluğuna
Lakin aralık bırak tabutumun kapağını
Ben seni çok sevdim
Okyanus ötesine yazılmış mektuplar gibi
Uykudan uyandıran sancılar gibi
En çok da Rossa'yı sevdim sesinde
Hep beni anlattı ince ince
... Ben seni öyle sevdim ki
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!