Gülümseyen bir üzüm tanesi gibi gözlerin! ...
Yağacak sağanağı bekler gibi,
Bereketli,çatlak toprağı sular gibi gözlerin! ...
Özlemekse geçmişi bugüne sağaltmaksa iradenin tümevarımından
Çıkarmaksa gözlerini,
Herhalde Matematik kaybeder;
Boş gözlerle bakma bana
Özlemek sevmekten geçirir insanı,
Boş sözlerle oyalanma,
Her geçen gün
Daha geniş özlemlerinle…
Daha da pekiştir ismimi dimağına.
Başka başka bakıyoruz hayata,
Başka başka yaşıyoruz aslında! ..
Ben kiraz ağacının bir dalı sen se bir kiraz,
Sen elmassın ben elma,
Sen almassın ben alırım bu hayatın altındaki taşı.
Gücenme, kırılma…
Benim içimde, her zaman saçlarına kar düşmüş,
Buzdan adam hali gizlidir.
Bıyıklarından başka serveti olmayan,
Şakaklarında mermi çeğirdeği saklı,
Eski sinema salonlarından Yılmaz Güney’li,
Vurdulu kırdılı, kakülü düşmüş melodramlar akan…
Dışarı da yağmur yağıyor
Ben sana bakıyorum
Aksin şatafatlı heykeller kadar ehrami ve güzel
Ve tarifsiz acıların saf tuttuğu kireçsiz beton gönlüm
Sürekli çatlıyor susuzluğundan.
Hoş geldin yakamoz günler
Güneş söndü
Akşam oldu
Sendelendi kupkuru gövdem boylu boyunca yerde şimdi
Hoş geldin
Gidecek yerim yok buralarda
Sevecek yarim,
Kalmışım tek başıma yalnız,
Ellerim şakaklarımda,
Düşünce ufuklarımı tarıyorum.
Kadıköy meydanı cıvıl cıvıl
Hayallerimdin belkide süslediğim için seni,
Bir kırgüzeli ellerinde gelincik sepeti,
Pan tarlasından gelirsin.
Her şeyimsin ve hiçbir şeyimsin,
Ne tanıyorum ne kanıksadım adını,
Ne kiraz dudaklım dedim,ne de elma yanaklım,
Heyhat
Hayat kablumbağa kadar sakin
Ve
Çekildiğinde deniz içerisine alıyor
Seni,Beni, Herkesi.
Hiç olmadı
Düğün ve sen
Yakışmadın birbirine değmeyen iki nesne gibi
Olmadı olmazdı
Sen bu beyazın yanından geçmemelisin
Nazar değer endamına
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!