Ferhat’la deldiğim sevda dağları
Gâh yağmurla doldu gâh gözyaşıyla
Hasretle ördüğüm dert barajları
Gâh yağmurla doldu gâh gözyaşıyla
Senden gelir esin sensin tüm imler
Kızım Benim,
Beni kendine sarmalayıp zamanın deli sonsuzluğuna taşıyan parçam,
Sen bir Sevdanın çocuğusun:
Kızılca kıyametler ortasında yeşil sarmaşıklarla çevrelenmiş kıpkırmızı bir gül sevdasının…
Üryandım,
Yaktığım türküyle ılıdı gece.
Ne solgun parşömenler heveskâr
Kayıt altına almaya beni,
Ne de Nesimi'den önce yüzülen son ceylanın derisi.
Akrabayım tarihle tanıklığım geçersiz.
.
.
.
Kör bir bisturi yarasıdır geride kalan
Kanımı sana ayırdığım havluya sildim.
Döksem halimi kağıda
Döner bitmeyen ağıda
Şimdi gülmenin çağı da
Koymaz ki benliğin çarkı
Çark dönmez kendi kendine
Yalın, kadim ve süreğen...
Öğüt ama kimin kime, kaydı tutulmamış...
Külhanın “Demokrat! ” narası
Fütursuz barbut ustası.
Racon Post modern artık:
O küresel zarlarla
Oynanmaz kız tavlası!
“Onlar Anadolu-Türkmen ülkesinin bütün belde, şehir ve köylerindedirler. Dünyada gariplerle ilgilenme, yemek yedirme, ihtiyaçları giderme gibi konulara önem vermek bakımından insan soyu içinde benzerleri yoktur. Şu Anadolu denen Bilâd-ı Rûm dünya ülkeleri içinde ne güzel bir memlekettir. Allah bütün ülkelerin güzelliklerini orada toplamıştır. Ahalisi insanların dış görünüş bakımından en güzeli, elbiseleri en temiz, yemekleri en leziz olanı ve çoğu Allah’ın şefkatli yarattığı kimselerdir. Bu sebeple “Bereket Şam’da, şefkat Diyar-ı Rum’dadır.” denilmiştir. “
Bu sözler, ünlü seyyah İbn Battûta’nın “Seyahatmame”sinden... Okununca verilen ilk tepki “Romantik bir abartı” türünde bir cümle olur genellikle. Haklısınızdır: Tüm yaşam enerjisinin yalnızca hayatta kalmak adına tüketildiği, kardeşin kardeşe yabancı olduğu “Zamane” de “Yârin yanağından gayrı her şeyin paylaşıldığı” bir mazinin ne kadar yeri olur ki toplumsal bilinçaltımızda?
Oysa...” Körler görmese de yıldızların varlığı” kadar hakiki, günümüze dek süregelen birçok örnekle dolu “özgeçmişimiz.” Anadolu’da hangi kapıyı çaldınız da bir tas ayran yada bir kap yemek veren olmadı size? Dahası, “Tanrı misafiri” sayılıp hiç yüksünme görmeden baş tacı olursunuz. Üretici güçlerin en etkin türü “Gelenek ve görenek”, hem yakın tarihimizdeki Kurtuluş Destanımızın motor gücü oldu, hem de üretken ve demokratik bir toplum umudumuzun tükenmez kaynağı olmayı olanca parlaklığı ile sürdürmektedir.
Sen niye beklersin beri gel de ki
Güneş geçer devran geçer mah geçer
Mehdi'yle kol kola gelecek belki
Ali geçer Haydar geçer Şah geçer
Söyle gitsin dostum o da bir kuldur
Ağlayanı olmaması
intihar nedeniymiş ağıtın
Gizli bir gülüş gördüğünde
kusarmış ihaneti
Sadakat
Seni çok seviyoruz keşke geri gelsen dedeciğim...
seni seviyoruz :)