Sana emanet yaşam yozlaşırken kaplanı an,
kasları her an taptaze güçle dolanı an;
geçmişin batağında uyuklayanlara korku,
geleceğin fatihlerine umut salanı an;
kuytularda sessizce, için için çoğalanı,
Dört yanda pusuya yatanı gördüm
meyveyi çürüteni kökleri kurutanı gördüm
işe dönmeyen avare düşlerde
düşten uzak kısırlaşan işlerde gördüm
onun için semaya durdum.
Korkudan ürperen tende
Nasıl bir şey mi seni düşünmek ?
Salkım söğütlerle örtülü dere boyunca yürüyorum
suyun kaynağına doğru. Dalların kaçak ışınlarından
ürperiyor yüzüm, uzun ıslak otlar
ayaklarıma dolandıkça.
Döndüler dolaştılar burayı buldular neyse ki
dünyaya ilk defa gelir gibi oldular neyse ki.
Orda kalan kökler onları hep oraya çekse de
onlar bu aydınlığa dal dal sokuldular neyse ki.
Ölümündür bak
erişilmez doruklarda birdenbire
bu ağartı.
Ayak sesleri, kapkara kaçışır yüzünden parıltılar
gülümseyişlerin, güvensiz dallardan uçan
- Tanrı geceyi böyle yaratıyor demek,
gündüzün çiçeklerini bir bir söndürerek,
- Ve doymak bilmeyen iştahlarla biz
yağmalarken hayatın bütün dallarını,
daha da koyulaşır gecemiz
biri sevmezse......
Uyanır ya baharla, deli kandır bu,
Yağmalar iştahla dünyayı candır bu.
Bütün çağlar işte bir ana toplanmış,
yüzbinlerce yıldızla yüklü andır bu.
Havuzun sularından yaban kedisi
fırlayıp ağızlayınca kasıklarımı,
haremin yüzlerce penceresinden
kadın başları sarkıp dışarı
gülüştüler çığlık çığlık.
"Sık canavarın boynunu sık ha sık!
Gerçi neler unutulup gitmiş neler bitmiş burda
ama son bulur mu gezinmemiz el ele yağmurda.
Akıyor evler arabalar gemiler yamaçlar bak,
nasıl bir şey beraberliğimiz, düşünelim dur da.
En derin uykulardan kaldırandır sözüm
güne el koyanları yıldırandır sözüm.
Zamanı zemini daralmış olanlara
gönüllerince zamandır zemindir sözüm.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!