Yol yakınken geri dön, onun çağırmasıdır bu
ama bilirsin gönül, dirliklerin hasıdır bu.
Neden böyle her yeri durmadan kül bürümekte?
Bakışları çekiliyor dünyadan, yasıdır bu.
Madem güzeldin yakmak sana düştü
yani bir sönmeyen kor cana düştü.
Hangi doğandan meşketti bakışın
kaygı umut kanatlarına düştü.
Karanlık güller dermeyeyim diye
aranır boşlukta beş duyum seni.
Cinnete fırsat vermeyeyim diye
durmadan çoğaltırım hayalini.
En çok özlediğim şekle bürün de
Nerde olursan ol,
sen duy benim sesimi türkü söylerken;
duy da söyle kim olduğumu,
söyle bana hep.
Denizin derinlerinden
Öyle bir baktım ki, sonunda göründü, minnet ona
şimdi bütün yüreklerin tutkusu emanet bana.
Bu yükle nereye gitsem yalnızım ya bundan böyle
yüzü her an yeni bir meclistir, yeter elbet bana.
Ufukları taradıkça fener
korkular yatışır, kaygı diner.
Karanlığa baş kaldırır yaşam,
usuldan uyanır düşünceler.
Taştan kulesinde eski fener
Bizim burda mahkümlar
ancak daha büyük, daha güzel
zindanlar hayal edebilirler.
İlk defa görüyorum bu adamları,
başlarını demir parmaklığa çarparak
Silsem izini derimden,
içimde körletsem seni;
boy verirsin bir yerimden,
nice örtbas etsem seni.
Yedik içtik tıka basa,
Uğrun uğrun ayrıldım aralarından; onların
çıkamayacağı sarp yamaçlara tırmandım; onların
toplayamayacağı kadar çalı çırpı topladım, onların
taşıyamayacağı bir denk yapıp yükledim sırtıma;
çalıştığımız tarlaya döndüm uğrun uğrun.
Kışın öyle yaz öyle deniz sayıkladık
ki bu her halde yazdır bu da deniz artık.
Daracık bölmelerde yakılan ateşten
islenmiş yürekleri temizleriz artık.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!