Uğrun uğrun ayrıldım aralarından; onların
çıkamayacağı sarp yamaçlara tırmandım; onların
toplayamayacağı kadar çalı çırpı topladım, onların
taşıyamayacağı bir denk yapıp yükledim sırtıma;
çalıştığımız tarlaya döndüm uğrun uğrun.
O kendini bize uygun şekle bürürse biraz
yollarımızda yılgı salmadan yürürse biraz....
Gözlerimiz fazla aydınlığa alışmamıştır
o körelten ışıklarını söndürürse biraz.
Kışın öyle yaz öyle deniz sayıkladık
ki bu her halde yazdır bu da deniz artık.
Daracık bölmelerde yakılan ateşten
islenmiş yürekleri temizleriz artık.
Nasıl açıldı gece koynun,
dindi otlağında al boğa.
Sabah o yıkık evde yorgun,
bak pencereden, tüten dağa.
Ateşi çok mu erken yaktık....
Havuzun sularından yaban kedisi
fırlayıp ağızlayınca kasıklarımı,
haremin yüzlerce penceresinden
kadın başları sarkıp dışarı
gülüştüler çığlık çığlık.
'Sık canavarın boynunu, sık ha sık!
Özlemim geçmişe kol kol uzanıp
dünyaya baktığın ilk anı bulsa;
ve sensiz bulanmış sular durulsa
sönük burçlarımdan ışıklar yanıp.
Adını söylerdim, adım sorulsa.
İller açan güzelliğinle yürüdün de
darmadağın askerleriyle başkomutan;
boş kalelerim el pençe divan önünde,
yeni güller açtırır mı ülkemde yasan.?
Kartalın yitik canlarımla havalandı,
Özleme döner akşamla ağır
sümbülde sonsuz ölünün yası;
mor gölgelerle kalkar da sınır,
o kılıç ağzı var-yok arası.
Uçurum köpekleri ulurdu
Boy bos dediğin kaş göz dediğin sevende güzel
senin en güzel bakışların ancak bende güzel.
Ta düş barınmaz tepelerinde umutsuzluğun
bir görüntünü yarattım, belki senden de güzel.
Dışarda beklenmez olursa bir gün diye
bir anahtar bıraktım onun için,
söylenmesin, dedim, durduğum yer
söylenmesin kimseye.
Dışarda beklenmez olursa bir gün diye
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!