Hüznün sesine uyanır
bir kadın,
henüz uykusuna
doymamış.
Mahmurluğuna yenilmiş
gözleri...
Gidiyorum sevdamın şehrinden
Güneş doğarken.
Gidiyorum sevdamın şehrinden
Güneş batarken...
Sıyrılıp anılardan,uzanırken çıplak gözle
Gördüklerime;
Küçücük bir köyün
sarısalkım bir ağacıydım ben;
Her sabah dallarına aşk yazılarının
bir yenisini Eklediğin
o sarı salkım ağaç...
Sen çocukluğunun ellerinden
Güneşin kızı
Pencerene yağan benim Bu gece,
hala orda mısın?
Duy sesimi Ayın yarısı;
İçini aydınlattığın
O gökyüzü benim.
Bu gece dolunayla yıldızları izliyorum enson bıraktığın yerden
ve baktıkça gözlerinin maviliğini görüyorum
sokaklarında dolaşmak istiyorum gözlerinin
Gece dolunay
Yağmurla mücdeler gönder gökyüzünden
Rüzgarla gönder dalga dalga saçlarını tane tane
Varla yoksun, aslında hep varsın! sıra sıra dizili özlemler,birbirlerine seni fısıldarcasına iç içe girmişler.Sokaklarında dolaşmaya başlıyorum,vardığım her köşe başında sana ait utangaç bir yüz görüyorum.Sen gidiyorsun ama! birazdan ruhumun ikizi çıkıp gelecek ve sen tanıyamayacaksın.Hattat olmuş sevinçlerinden oluk oluk özlemler akmaya başlıyacak,güneşi batmayan bir şehrin yaramaz çocuklarına benziyeceksin.
Aslında hep bunu istemiştik seninle,benim ütopik hayallerim vardı seninkisi ise biraz daha gerçekçi,ne zamandır kendime sen demeye başladım aslında bilmiyorum? Taki bunu ''BİZ'' yapan bir güz güneşine rastlayana kadar.Bizim büyüme kaygılarımız arasında Çocukça özlemlerimiz vardı,yarım kalmış çocukluğumuzun bir yanıydı belkide o utangaç,o kırılgan yanımız...Ama en güzelide gökkuşağım,en küçükleri Biz olan! çocuklardan ibaret bir dünya var etmekti seninle...
Kırağı akşamlarda güneşe sarılıp uyumak varmış; soluğumuz ürkekçe dokunurdu rüzgarın tenine''Dönüp bir bak''çocuk sesleri geliyor çocukluğumuzun o hırsız,o saydam bozyellerinden.Kendimizden büyükçe bir aşka ağlarken unutuvermişiz ambalajı henüz açılmamış sevinçlerimizi.Ben çocuk anılarıma sarılıp uyumuşum rüzgarın soluğunu tuttuğu bir akşamda, dilsiz takvimlerde olmayan bir vaktin kanayan yarasına dokunuyorum,üç,beş onbeş yaşındayım; kapkara düşler kaldı elimde sevdiğim...
Bilmem kaç zamandır sen gibi bir güneşe açmadım gözlerimi,açar açmaz sarhoş bir sağnakyağmaya başlar her yerine bu şehrin,ortalık Bahar olur sütkırı kuzularıyla çocuklar gelmeye başlar,ay yüzlü çocuklar, ve biz renklerimizi bu çocuklardan aldık gökkuşağım...
Yazdığın Her mısra yüreğimin
maviliklerine salınan
Bir uçurtma misali..
Kaçıncı uçurtman bu bilemiyorum?
Eğer mümkün olsaydı birine asılıp
Yüreğinin ortasında
Muhtemelen aynı gökyüzüne
bakıyoruz
Aynı karanlığa,
Aynı yalnızlığı paylaşıyoruz
Sen orda ben burada.
Sen yaklaştıkça büyüyor her şey
İmgen parçalanıyor beynimde,
bütün damarlarımın yollarını tutuyorsun,
ne zaman seni solusam
buz gibi oluyor kanım,
ceplerime kendimi saklıyor
yokluğun koynunda büyüyen,
Sabahın saatleri
güneşin gülümseyişi ve saadeti
önce dağlara sonra bucağına,
iki yıl önce, yüz yıl önce
Doğan çocuğa
Selam verişi yılların eseri
Derya boyutunda olan yuregine saglik..yine guzel..umutlar olmesin hic..