Ara, ara kanar
Sızım, sızım sızlar
Yaralar…
Çatlaktan sızan gün ile,
Can alır boşluklar
erittim 24 Yaşındaydı,
selvi dalı gibi taze
dağ gibi delikanlı.
erittim de demirken,
yaş akıttım, çelik oldu.
bundan gayrı o yüreği
ey! aşk ile yanan ateş...
rüzgar olsam savursam
zevkle yaktıklarını...
ey! kudretinden, diz çöktüğüm şehadet,
haşır günü toplasam,
Bir pirinç karyola camın önünde
Duvara dayalı, duvarsa yıkık
bedenim gibi
Soğuyorum, o karyolanın
İçinde yorgan küf kokuyor,
Ben küf…
Yaşamadım sayarım, tüm acıları.
Koşaraktan geçtim çocuk çağımı
İçimde kurulan bu darağacı
Hep beni yargılar, beni asarım.
Kavuşmanın sonu hep mi vuslat?
Ağaç oldum yeşerdim
Uzadım göğe erdim
Adem oğlu dallarımı
Darağacı eyledi
İsa’yı göğsüme gerip
Pir sultanı astılar
Uyumakla, bitmez bu gece
Kar yağar ellerime, erir gider
Demlenmeye geldim,
Ey kadeh…
Boşaldıktan sonra
Düşünmüyorum, neresidir
artık bu yolun sonu?
Kimdir annesi, yada babası
Var mı ki cebinde parası
Merak etmiyorum.
Düşünmüyorum…
Yollar, yaklaştırsada seni bana
Düşünceler, imkan vermiyor
buluşmaya...
Utanıyorum, sana
üç beş kelam yazmaya
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!